Hukuka aykırı dinleme kararıyla disiplin cezası verilebilir mi? Ses kayıtları disiplin cezasında kullanılabilirmi?
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. Maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (k) alt bendinde belirtilen "Açıklanması yasaklanan bilgileri açıklamak" fiilini işlediğinden bahisle "Bir yıl süre ile kademe ilerlemesinin durdurulması" cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada hukuka aykırı dinleme kararından elde edilen delillere dayanılarak disiplin cezası verilemeyeceğine hükmedildi.
Danıştay 12. Daire Başkanlığı 2021/6661 E. , 2022/1125 K.
"İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/6661
Karar No : 2022/1125
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Kars ili, ... PTT Müdürlüğünde görev yapan davacının, Kars ili, … Adliyesinde zabıt katibi olarak görev yaptığı dönemde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. Maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (k) alt bendinde belirtilen "Açıklanması yasaklanan bilgileri açıklamak" fiilini işlediğinden bahisle "Bir yıl süre ile kademe ilerlemesinin durdurulması" cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Kars Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığının … tarih ve … sayılı işlemi ile bu işleme karşı yapılan itiraz üzerine geçmiş hizmetleri olumlu olması nedeniyle aynı Kanun'un 125. maddesinin üçüncü fıkrası uygulanarak bir alt ceza olan "1/8 oranında aylıktan kesme" cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu Başkanlığının … tarih ve … sayılı işleminin iptali istenilmiştir.
İdare Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesince, Danıştay Beşinci Dairesinin 28/09/2017 tarihli ve E:2016/17178, K:2017/20434 sayılı bozma kararına uyularak; davacı hakkında "görevi kötüye kullanma" ve "soruşturma gizliliğini ihlal etmek" suçlamaları ile açılan ceza davasında, … Asliye Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; … Sulh Ceza Mahkemesinin … Değişik İş sayılı dosyasında, şüpheli sıfatı olmayan ...'ya ait telefon için verilen iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi kararının Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 135. maddesine aykırı olduğu, yine 23/10/2009 tarihli "Tesadüfi Delil Tutanağı"nın da Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 138/2. maddesi uyarınca yasal delil niteliğinde olmadığı, davacı ile ... arasında geçen konuşma ve mesajlaşma yargılamaya esas alınmış ise de, her ikisi için de yasal dinleme kararı olmadığı sonucuna ulaşıldığından hükme esas alınamayacağı, bu aşamada, sanık savunması ve beyanlarına itibar edilmesi gerektiği, ...'nın beyanlarından telefonunun dinlendiğini bildiğinin anlaşıldığı, telefonunun dinlendiğini davacının söylediğine dair dosyada delil olmadığı, davacının soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiğine ve soruşturma dosyası hakkında ...'ya bilgi verdiğine dair şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, kaldı ki ... hakkındaki dinleme kararının Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 135. maddesine aykırı olduğu ve tesadüfi delil tutanağı dayanak yapılarak davacının soruşturmanın gizliliğini ihlal suçundan cezalandırılamayacağı gerekçesiyle üzerine atılı "görevi kötüye kullanma" ve "soruşturma gizliliğini ihlal etmek" suçlamalarından beraatine karar verildiği ve kararın kesinleştiği, bu durumda davacıya disiplin cezası uygulanmasına ilişkin işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Disiplin soruşturmasına ilişkin muhakkik raporunda davacı fiillerinin sübuta erdiği sonucuna ulaşıldığı, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Mahkeme kararının hukuka uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 6545 sayılı Kanun ile değişik 50. maddesinin 4. fıkrasında , Danıştayın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesinin bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılacağı hükmüne yer verilmiştir.
Temyizen incelenen kararda, İdare Mahkemesince bozma kararında belirtilen esaslara uyulduğu anlaşılmış olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin reddine,
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptali yolundaki ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Hukuka aykırı delil emsal yargı kararları
32. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12/6/2007 tarihli ve E.2006/5.MD-154, K.2007/145 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık hakkındaki soruşturma izni, iddianame ve son soruşturmanın açılması kararına konu olan suçlar rüşvet ve görevde yetkiyi kötüye kullanma suçlarıdır. Rüşvet suçu 5271 sayılı CYY'nın 135/6. fıkrasında yer aldığından, bu suç yönünden iletişimin tespiti suretiyle elde edilen kanıt, CYY'nın 138/2. maddesi fıkrası uyarınca, hakkında iletişimin tespiti kararı bulunmayan kişi için de kanıt olarak değerlendirilir. Özel Dairece isnat edilen eylemlerin bir kısmından beraat bir kısmından ise suç niteliğinin değişmesi suretiyle görevi kötüye kullanma suçundan mahkûmiyet kararı tesis edilmiş ise de, başlangıçtaki iddia rüşvet suçuna yönelik olup, görevi kötüye kullanma suçunun özel bir biçimi olan rüşvet suçunun da çoğu zaman görevi kötüye kullanma suçuna dönüşmesi olanağı bulunduğundan, nitelik değiştirmesi olanağı bulunan suçlar yönünden de, elde edilen kanıtlar hukuka uygun delil olarak değerlendirilmelidir."
33. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10/12/2013 tarihli ve E.2013/10-483, K.2013/599 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...5271 sayılı CMK'nun 138. maddesinin ikinci fıkrası göz önünde bulundurulduğunda, 01.06.2005 tarihinden sonra yapılacak olan iletişimin denetlenmesi tedbiri sırasında, yapılan soruşturma veya kovuşturmayla ilgili olmayan, fakat anılan kanunun 135. maddesinin altıncı fıkrasında sayılan suç veya suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilmesi halinde, tesadüfen elde edilen delil olarak adlandırılan bu delilin belirtilen suçun soruşturulması ve kovuşturulmasında kullanılması mümkündür.
Anılan kanunun 138. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenleme ile, iletişimin denetlenmesi tedbiri sırasında, yapılan soruşturma veya kovuşturmayla ilgili olmayan, fakat 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suç veya suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delilin elde edilmesi durumunda, bu delilin kullanılabileceğinin kabul edilmiş olması, tedbirin uygulanması sonucu elde edilen delillerin 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlarla sınırlı olmak kaydıyla aynı soruşturma veya kovuşturmayla ilgili olan suçlar yönüyle evleviyetle kullanılabileceğinin kabulünü gerektirmektedir. Aksi halde, özellikle örgütlü suçlulukla etkin bir şekilde mücadele amacıyla iletişimin denetlenmesi koruma tedbirini düzenleyen kanun koyucunun amacına aykırı hareket edilmiş olmakla birlikte, örgütlü suçlulukla mücadelenin zorlaştırılması gibi bir sonuca neden olunması da söz konusu olacaktır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Tuncay Özkan/Türkiye kararında ... kanuni düzenlemelerin özellikle örgütlü suçlarla mücadeleyi zorlaştıracak şekilde uygulanmaması gerektiğini önemle vurgulamıştır.
Kaldı ki 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birisi yönüyle uygulanan iletişimin denetlenmesi koruma tedbiri sonucu elde edilen delillerin, fıkrada sayılan ve aynı soruşturma veya kovuşturmanın konusunu oluşturan bir diğer suç yönüyle kullanılmasını yasaklayan bir düzenlemeye telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi tedbirinin düzenlendiği maddelerde de yer verilmemiştir."
34. Danıştay Beşinci Dairesinin 25/10/2017 tarihli ve E.2016/18730, K.2017/21649 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...ceza hukukunun temel ilkelerinin disiplin hukuku açısından da geçerli olduğunun kabulü gerekmektedir. Dava konusu meslekten çıkarma cezasına esas alınan ve davacıya isnat edilen fiilin, ..... Mahkemesince verilen ... iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararının uygulanması sonucunda elde edilen tapelerden tespit edildiği görüldüğünden, öncelikle bu tapelerin davacıya verilen meslekten çıkarma cezası açısından delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı konusunun irdelenmesi gerekmektedir.
...Bu bağlamda, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında elde edilen ve Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 135. maddesinde yer alan suçlar kapsamında bulunmayan bir fiile ilişkin olan ses kayıtlarının, tek başına delil olarak kullanılamayacağı ve hukuka uygun olarak elde edilmiş başka delil ve belgeler olmaksızın sadece bu delillere dayanılarak disiplin cezası verilemeyeceği sonucuna ulaşılmaktadır. ..."