Kesinleşmiş Yargı Kararı Olmayan Hırsızlık Fiili Yüz Kızartıcı Eylem Kabul Edilebilir mi?
Ceza muhakemesi ve disiplin soruşturması ayrı ayrı yürütülmekte ise de, ceza mahkemesinde yargılama konusu suçun yüz kızartıcı ve utanç verici bir suç olup olmadığı yönünde yapılacak bir değerlendirmenin ve verilecek hükmün, disiplin hukuku açısından kamu görevlisine yöneltilen suçlamanın yüz kızartıcı ve utanç verici bir suç olup olmadığının tespiti için disiplin makamlarına ve idari yargı mercilerine karine teşkil edeceği, davacının hakkında verilen disiplin cezasına esas teşkil eden "hırsızlık" fiilini işlediğine dair adli yargıda kesinleşmiş bir kararın bulunmadığı dikkate alındığında, davacının söz konusu eylemlerinin memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak derecede yüz kızartıcı ve utanç verici davranış niteliğinde olmadığı sonucuna varıldığı hakkında.
T.C. DANIŞTAY
Beşinci Daire
Esas No: 2016/49819
Karar No : 2018/16359
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince gereği görüşüldü:
Dava, İzmir 4 No'lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda infaz koruma memuru olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/E-g maddesi uyarınca devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 17.1.2014 tarih ve 24 sayılı Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu kararının iptali istemiyle açılmıştır.
İzmir 3. İdare Mahkemesinin 16.4.2015 tarih ve E:2014/499, K:2015/504 sayılı kararıyla; soruşturma raporu kapsamındaki tanık ifadelerinin birlikte değerlendirilmesinden; davacının işlediği fiilin memuriyet sıfatı ile bağdaşmayacak nitelikte yüz kızartıcı ve utanç verici olması karşısında, tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davacı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 124/2. maddesinde disiplin cezaları; kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacı ile kanunların, tüzüklerin ve yönetmeliklerin Devlet memuru olarak emrettiği ödevleri yurt içinde veya dışında yerine getirmeyenlere, uyulmasını zorunlu kıldığı hususları yapmayanlara, yasakladığı işleri yapanlara durumun niteliğine ve ağırkk derecesine göre verilen ceza olarak tanımlanmış, aynı Kanunun 125/E-(g) maddesinde de; “Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak” fiilinin “Devlet memurluğundan çıkarma” cezasını gerektiren eylem ve hallerden olduğu belirtilmiştir.
Anılan Yasa hükmü ile ilgili olarak, 9.5.2014 tarih ve 28995 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 16.1.2014 tarih ve E:2013/110, K:2014/8 sayılı kararında; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin (E) bendinin (g) alt bendinin, Anayasa'ya aykırı olmadığına hükmedilmiş olup, kararın gerekçesinde özetle; "dava konusu kuralda belirsiz olduğu ileri sürülen “memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerin” tümünün önceden öngörülmesinin ve tespitinin olanaksız olduğu ve söz konusu hareketlerin tek tek ortaya konulmasının mümkün olmadığı, normun daha kesin ve açık bir düzenlemeye olanak tanımaması nedeniyle kullanıldığı anlaşıldığından anılan kavramların kullanılmasında belirlilik ilkesine aykırılık bulunmadığı, fıkrada genel bir belirleme yapılmadığı, disiplin cezası gerektiren hareketlerin, memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak derecede yüz kızartıcı ve utanç verici olması gerektiği düzenlenerek çerçevesinin çizildiği, kaldı ki, itiraz konusu kural dayanak alınarak tesis edilen idari işlemlere karşı yargı yolu açık olup belirsiz olduğu ileri sürülen kavramlar ve bu kavramların belirttiği hareketler yargı kararları yoluyla da somutlaştırıldığından, itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 2. maddesine aykırı olmadığı,
İdarenin faaliyederi çok çeşitli, karmaşık ve değişken olduğundan disiplin cezasını gerektirecek fiillerin tümünün kanunda tek tek belirlenmesinin güç olduğu, kuralın incelenmesinden de görüleceği üzere memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici harekeder denilmek suredyle disiplin cezası gerektiren fiil ve hareketlerin çerçevesinin çizildiği anlaşıldığından, itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 38. ve 128. maddelerine de aykırı olmadığı" vurgulanmıştır.
Konuyla ilgili olarak Yargıtay Genel Kurulunun 2.7.1996 tarih ve E:1996/3-144, K-.1996/171 sayılı kararında, "Yüz kızartıcı suçun, yasalarda tanımlanmadığı ve tek tek sayılmadığı, toplumun yapısına göre zaman zaman değişikliğe uğrayan bu suçların tek tek sayılmasının olanaksız olduğu, "...gibi yüz kızartıcı suçlar" denildiğinde maddede sayılmamış olan diğer yüz kızartıcı suçların neler olduğunun yasaları uygulamakla görevli yargı organlarınca saptanacağı belirtilmiştir.
Buna karşın, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun, 5525 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun kapsamına giren bir uyuşmazlık hakkında verdiği 12.11.2014 tarih ve E:2012/482, K:2014/3992 sayılı kararında, "Burada yer verilen 'gibi yüz kızartıcı suçlar' ibaresindeki "gibi" sözcüğü, yüz kızartıcı suç olarak anılan Kanunda sayma yoluyla belirtilen "Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit veya nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas suçlarından birini ifade etmek üzere kullanılmıştır. Aksi yorumla, "gibi" sözcüğünün, "sayılanlara benzer suçlan" ifade ettiğinin kabul edilmesi, Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrası ile 657 sayılı Kanunun 18. maddesi uyarınca memurların memurluklarının sona erdirilmesine ilişkin durumların bizzat kanunda düzenlenmesi gerektiğine ilişkin memur güvencesine aykırı olduğu gibi; idarelere, Kanunda gösterilen suçlar dışında benzer suçların yüz kızartıcı suç sayılması konusunda, ölçütleri belirsiz, geniş bir takdir yetkisi tanınması sonucunu da doğurabilecektir." ifadelerine yer vererek, 5525 sayılı Kanunun kapsamında olmayan ve sayma yoluyla belirtilen eylemler arasında yer verilmeyen fiile dayanarak verilmiş dava konusu disiplin cezasının nitelik itibarıyla 5525 sayılı Kanunun kapsamına girmediğine karar vermiştir.
Görüldüğü üzere, bu konudaki tartışmalar ve görüşler çeşitlilik arz etmekle birlikte, "...gibi yüz kızartıcı suçlar" denildiğinde maddede sayılmamış olan diğer yüz kızartıcı suçların neler olduğunun yasaları uygulamakla görevli yargı organlarınca saptanması daha uygun olacaktır. Bu konuda bir değerlendirme yapılırken de verilen disiplin cezasının sebebi, niteliği ve kapsamı göz önüne alınmalıdır.
Dosyanın incelenmesinden; İzmir 4 No'lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda infaz ve koruma memuru olarak görev yapan davacının, 1.12.2012 tarihinde mesai arkadaşı infaz ve koruma memuru E.D.'nin soyunma odasında bulunan dolabının içerisindeki Nokia C-3 marka cep telefonunu, cüzdanını, cüzdanının içindeki 1 adet Vakıfbank bankamatik kartı ile 2 adet Worldkart kredi kartını alarak bankamatik kartından 100,00 TL çektiği, diğer kardan ise sahibi tarafından iptal edilmesi nedeniyle kullanmadığı, olay sonrası 14.1.2013 tarihinde davacının ablası E.Ö'nün bankamatikten çekilen paranın karşılığı olarak 450,00 TL'yi E.D.'nin hesabına aktararak zararını giderdiği, 26.12.2012 tarihinde mesai arkadaşı infaz ve koruma memuru Ç.D.'nin soyunma odasında bulunan dolabının içerisindeki cüzdanından İş Bankası ve Finansbanka ait 2 adet kredi kartını alarak Finansbanka ait kredi kartından internet üzerinden 4 ayrı işlemle şifresiz olarak toplam 318,00 TL'lik alışveriş yaptığı, diğer kredi kartını kullanmadığı, 22.1.2013 tarihinde davacının ablası E.Ö'nün Ç.D.'nin zararını giderdiği İddialarıyla başlatılan soruşturma sonucunda davacının hırsızlık fiilini işlediği sabit olduğundan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/E-g maddesi uyarınca devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasının teklif edildiği, bu teklif doğrultusunda davacının Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılması üzerine temyizen incelenen davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davaya konu disiplin cezasına dayanak alınan fiilleri ile ilgili olarak davacı hakkında "banka veya kredi kartlarını kötüye kullanma" suçundan yapılan tahkikat sonucunda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca 2013/8021 soruşturma numaralı dosyada verilen 1.2.2013 tarih ve 2013/5802 sayılı kararla, davacının, şikayetçiye ait kredi kartlarını şikayetçinin rızasıyla bulunduğu yerden alarak yine şikayetçinin verdiği şifre ile kullandığının anlaşılması üzerine banka veya kredi kardarını kötüye kullanma suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ve bu kararın da idraz edilmeksizin kesinleştiği görülmektedir.
Bilindiği üzere, ceza ve ceza muhakemesi hukuku ile disiplin hukuku farklı kural ve ilkelere tabi olmakla birlikte, kamu görevlisinin fiili, suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin sorumluluğunu da gerektirebilir. Böyle bir durumda ceza muhakemesi ve disiplin soruşturması ayrı ayrı yürütülmekte ise de, ceza mahkemesinde yargılama konusu suçun yüz kızartıcı ve utanç verici bir suç olup olmadığı yönünde yapılacak bir değerlendirmenin ve verilecek hükmün, disiplin hukuku açısından kamu görevlisine yöneltilen suçlamanın yüz kızartıcı ve utanç verici bir suç olup olmadığının tespiti için disiplin makamlarına ve idari yargı mercilerine karine teşkil edeceği kuşkusuzdur.
Bu durumda, davacının hakkında verilen disiplin cezasına esas teşkil eden "hırsızlık" fiilini işlediğine dair adli yargıda kesinleşmiş bir kararın bulunmadığı, bunun dışında banka veya kredi kartlarını kötüye kullanma suçu nedeni ile yapılan soruşturmasında kovuşturmaya yer olmadığına kararı ile sonuçlandığı dikkate alındığında, davacının söz konusu eylemlerinin memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak derecede yüz kızartıcı ve utanç verici davranış niteliğinde olmadığı sonucuna varıldığından, 657 sayılı Kanun'un 125/E-(g) maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına yönelik olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davayı reddeden İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet görülmemiştir.