Üniversite öğrencisi kopya çekerse ne ceza alır? Üniversite öğrencisi kopya çekerse ne ceza alır?

Hakkındaki suçlamada lehine karar verilen araştırma görevlisinin görev süresinin uzatılmaması işlemi iptal edildi

Dava konusu işlemin gerekçesini oluşturan basında "akademisyenler bildirisi" olarak yer alan bildiriyi imzaladığı gerekçesiyle davacı hakkında açılan adli soruşturmanın, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nce yukarıda alıntısı yapılan Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda; bildiri, ifade hürriyeti kapsamında bulunarak suçun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle Ceza Muhakemeleri Kanun'un 223-2-a maddesi uyarınca beraat ile sonuçlandığı ve beraat kararının kesinleştiği görüldüğünden, oluşan yeni hukuki durum karşısında, dava konusu işlemin gerekçesinin hukuken ortadan kalktığı ve sebep yönünden hukuka aykırı hale geldiği hakkında.

T.C.

D A N I Ş T A Y

SEKİZİNCİ DAİRE

Esas No : 2018/3183

Karar No : 2021/7123

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : .'ü Temsilen

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası

VEKİLİ : Av. ...

TARAF (DAVALI) :........................................................................ Rektörlüğü

VEKİLİ : Av. ...

İSTEMİN KONUSU : Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesinin 01/03/2018 gün ve E:2017/3753, K:2018/739 sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava Konusu İstem: .....................................................Üniversitesi Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü'nde araştırma görevlisi olarak görev yapan davacı tarafından, görev süresinin sona ermesi nedeniyle görev süresinin uzatılmamasına ilişkin ....................................................... Üniversitesi Rektörlüğünün 26/08/2016 olur tarih E.91710 sayılı işleminin iptali ile yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: Eskişehir 2. İdare Mahkemesince verilen 09/06/2017 tarih ve E:2016/1030, K:2017/642 sayılı kararda; söz konusu bildirinin içeriğinin, hiç bir faaliyetin milli menfaatlerin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esası karşısında koruma göremeyeceği yönündeki Anayasanın başlangıç hükümlerine, öğretim üyeleri ve yardımcılarının serbestçe her türlü bilimsel araştırma ve yayında bulunabileceği yetkisinin Devletin varlığı ve bağımsızlığı ve milletin ve ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği aleyhinde faaliyette bulunma serbestliği vermeyeceği hükmünü içeren Anayasanın 130.maddesine, öğrencilerini Atatürk İnkılapları ve ilkeleri doğrultusunda Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini taşıyan, toplum yararını kişisel çıkarının üstünde tutan, aile, ülke ve millet sevgisi ile dolu, Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getiren, Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olarak, refah ve mutluluğunu artırmak amacıyla; ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunacak ve hızlandıracak programlar uygulayarak, çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı ve seçkin bir ortağı haline gelmesini sağlamak olduğu yönündeki yükseköğretimin amaçlarına aykırı olduğu açık olup, söz konusu bildiriyi imzalayan davacının, yükseköğretimin amaçlarını gerçekleştirecek davranış ve niteliklere sahip olmadığı anlaşıldığından, 2547 sayılı yasanın 32. maddesinin verdiği yetki uyarınca görev süresinin sona ermesi nedeniyle sözleşmesinin yenilenmemesine' ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi Kararının Özeti: Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı vekili tarafından, müvekkilinin görev süresinin uzatılmamasına ilişkin dava konusu işlem öncesinde görev yaptığı Anabilim Dalı'nın önerisi ve Bölüm Başkanlığı görüşünün alınmadığı, görüşler alınmadan dava konusu işlemin tesis edilmesinin hukuka aykırı olduğu, davacının akademisyenlerin düşünce ve ifade özgürlüğünü savunan ikinci bildiri olarak bilinen bildiriye imza attığı, hakkında açılan adli soruşturma sonucunda beraat ettiği belirtilerek istinaf kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından; davacının, 07/02/2017 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan KHK ile kamu görevinden çıkarıldığı, hakkında yapılan disiplin soruşturması sonucunda Devlet Memurluğundan Çıkarma cezasının önerildiği dikkate alındığında ve araştırma görevlilerin görev süresinin bitiminde yeniden atanma konusunda Rektöre takdir yetkisi tanındığından, kamu yararı gözetilerek tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...........................................................'NUN DÜŞÜNCESİ : Bölge Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE: MADDİ OLAY :

Davacının ilk kez .....................................................................Üniversitesi Özel Eğitim Bölümü Zihinsel Engelliler Programına 2547 sayılı Kanunun 33. maddesi uyarınca araştırma görevlisi olarak atandığı, görev süresinin Rektörlük onayıyla belirli süreler ile uzatıldığı ve son olarak 26/08/2016 tarihinde görev süresinin dolması üzerine, 12/01/2016 tarihinde yayınlanan ve davacı tarafından da imzalanan “Barış için akademisyenler inisiyatifi-Bu suça ortak olmayacağız” adlı bildirinin Devleti katliam yapmakla itham eden ve Devletin varlığı ve bağımsızlığı aleyhine ifadelere yer veren bir bildiri olduğu gerekçesiyle, davacı ve bildiriyi imzalayan diğer akademisyenler hakkında 18/01/2016 tarihinde disiplin soruşturması başlatıldığı, disiplin soruşturmasının 19/07/2016 tarihinde sonuçlandırılarak düzenlenen soruşturma raporunda davacı hakkında ''Devlet memurluğundan çıkarma cezası''nın teklif edilmesi üzerine soruşturma dosyasının Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü tarafından ''Devlet memurluğundan çıkarma'' cezası vermeye yetkili Yükseköğretim Kurulu Yüksek Disiplin Kurulu'na gönderildiği ve davacının 05/08/2016 tarihinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 137. maddesi uyarınca görevden uzaklaştırılması üzerine, davaya konu işlemle davacının kadrosunun 26/08/2016 tarihi itibariyle boşaltılmasına ve Rektörlük işlemiyle görev süresinin uzatılmamasına karar verilmiştir.

Davacı tarafından, görev süresinin uzatılmamasına ilişkin işlemin iptali ile işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

2547 sayılı Kanun'un ''Araştırma görevlileri, uzman, çevirici ve eğitim-öğretim planlamacıları'' başlığını taşıyan 33. maddesinin dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibarıyla yürürlükte olan haliyle (a) bendinde; araştırma görevlilerinin, yükseköğretim kurumlarında yapılan araştırma, inceleme ve deneylerde yardımcı olan ve yetkili organlarca verilen ilgili diğer görevleri yapan öğretim yardımcıları olduğu; bunların ilgili anabilim veya anasanat dalı başkanlarının önerisi, Bölüm Başkanı, Dekan, enstitü, yüksekokul veya konservatuvar müdürünün olumlu görüşü üzerine rektörün onayı ile araştırma görevlisi kadrolarına en çok üç yıl süre ile atanacakları; atanma süresi sonunda görevlerinin kendiliğinden sona ereceği; bunların aynı usulle yeniden atanabileceği hükmü yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının görev süresinin uzatılmamasına ilişkin işlemin sebebi olarak; imzacısı olduğu basında "Bu suça ortak olmayacağız'' başlığıyla yayınlanan bildirinin Devleti katliam yapmakla itham eden ve Devletin varlığı ve bağımsızlığı aleyhine ifadelere yer veren bir bildiri olduğu gerekçesiyle hakkında başlatılan disiplin soruşturması sonucunda 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E maddesinin (a) ve (g) fıkrası uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla cezalandırılmasının teklif edilmesi ve bu teklif doğrultusunda 05/08/2016 tarihinden itibaren görevden uzaklaştırma kararının olduğu görülmektedir.

Dava konusu işleme gerekçe olarak gösterilen bildiriye imza atan ve Anayasa Mahkemesi’nin 26/07/2019 tarih, 2018/17635 Başvuru Nolu “Zübeyde Füsun ÜSTEL ve Diğerleri” konulu kararında; başvurucuların imzalamış oldukları ve basında “bu suça ortak olmayacağız” başlığıyla yayınlanan bildirinin, nesnel anlamı gözetildiğinde bir bütün olarak PKK terörünün övülmesi, terörizme destek gösterisi, şiddet kullanımına, silahlı direnişe ya da başkaldırıya doğrudan veya dolaylı teşvik olarak nitelendirilmesinin mümkün görünmediği, somut olayın koşullarında başvuruya konu bildirinin internette yayımlanmasının devlet ve toplum hayatında olumsuz sonuçlar doğurduğu, devletin terörle mücadele faaliyetleri üzerinde kayda değer bir etkisi olduğunu göstermediği, hazırlanmasında veya imzalanmasında güdülen diğer amaçlar ne olursa olsun ve hangi dil ve üslup kullanılırsa kullanılsın nihai olarak bildiride o tarihlerde sürmekte olan çatışmaların sona erdirilmesi talebinin baskın olduğu, bildirinin imzalanmasına neden olan operasyonları yürüten kamu gücüne karşı ağır eleştirilerde bulunulabileceğinin öngörülmesi ve demokratik çoğulculuk açısından bunlara daha fazla tahammül edilmesi gerektiği belirtilerek başvurucuların ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığından Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade “özgürlüğünün” ihlal edildiğine karar verilerek başvurucuların başvurusu kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, ilgili kararda özetle dava konusu işleme gerekçe olarak gösterilen bildirinin hazırlanmasının ve yayınlanmasının Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan “ifade özgürlüğü” kapsamında bulunduğuna oyçokluğuyla karar vermiştir.

Yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesi kararı sonrasında davacı hakkında İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin E:2019/222, sayılı ceza davasında; Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru sonucu verdiği ihlal kararları, soyut ve somut norm denetiminden farklı olarak her ne kadar sadece başvuruda bulunan kişi ve başvuruya konu idari işlem ya da karar açısından geçerli ve bağlayıcı ise de Anayasa Mahkemesi’nin 26/07/2019 tarih, 2018/17635 Başvuru sayılı “Zübeyde Füsun ÜSTEL ve Diğerleri” konulu kararında, başvuruya konu bildiri ve dava konusu bildirinin aynı olması ve cezalandırılması istenen suç maddesinin de aynı olması sebebiyle dava konusu bildirinin “ifade hürriyeti” kapsamında bulunduğuna ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararı ve Anayasa’nın 153/6 maddesine göre Anayasa Mahkemesi kararlarının, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağladığı yönündeki amir hükmü uyarınca, davacı hakkında terör örgütü propagandası suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı kanaatine varılarak 24/09/2019 tarih ve K:2019/296 sayılı kararıyla CMK'nın 223/2-a maddesi uyarınca beraat kararı verildiği ve kararın istinaf edilmeden kesinleştiği görülmektedir.

Hukuk devleti ilkesi gereğince; idarenin bütün eylem ve işlemleri yargısal denetime açıktır ve bu noktada, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun sağlanmasındaki en etkin araçlardan birinin de "iptal davaları" olduğu kuşkusuzdur. 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinin 1/a bendine göre; iptal davaları, idare tarafından tesis edilen işlemler nedeniyle menfaatleri ihlal edilen kişiler tarafından anılan işlemin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurları yönünden hukuka aykırı oldukları iddialarıyla açılan davalardır.

İdari işlemlerde sebep unsuru, idari işlemden önce gelen ve onun dışında yer alan, idareyi bir işlem yapmaya sevkeden hukuki ve fiili etkenlerdir. İptal davalarında, sebep unsuru yönünden hukuki denetim yapılırken idareyi o işlemi yapmaya sevk eden gerekçelerin hukuka uygunluğunun incelemesi yapılmaktadır. Sebep unsurundaki bir sakatlığın işlemi de sakat hale getireceği tartışmasızdır.

Uyuşmazlıkta; üniversitede araştırma görevlisi olarak görev yapan ve görev süresinin sona ermesi üzerine, hakkında yürütülen idari soruşturma sonucunda kamu görevinden çıkarma cezası ile cezalandırılması teklifiyle dosyasının Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'na gönderilmesi ve ihtiyati tedbir olarak 05/08/2016 tarihinden itibaren görevden uzaklaştırma kararı alınması sebebiyle Rektörlük makamınca görev süresinin uzatılmadığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda; dava konusu işlemin gerekçesini oluşturan basında "akademisyenler bildirisi" olarak yer alan bildiriyi imzaladığı gerekçesiyle davacı hakkında açılan adli soruşturmanın, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nce yukarıda alıntısı yapılan Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda; bildiri, ifade hürriyeti kapsamında bulunarak suçun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle Ceza Muhakemeleri Kanun'un 223-2-a maddesi uyarınca beraat ile sonuçlandığı ve beraat kararının kesinleştiği görüldüğünden, oluşan yeni hukuki durum karşısında, dava konusu işlemin gerekçesinin hukuken ortadan kalktığı ve sebep yönünden hukuka aykırı hale geldiği anlaşılmaktadır.

Bu itibarla, davanın reddi yönündeki kararına yönelik istinaf isteminin reddine ilişkin temyize konu Bölge Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Öte taraftan; davalı idarece davacının, 07/02/2017 tarih ve 29972 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 686 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1. maddesi uyarınca kamu görevinden çıkarıldığı, bu sebeple davanın konusuz kaldığı ileri sürülmüşse de; idari işlemlerin hukuki denetiminde tesis edildikleri tarihteki duruma göre hukuka aykırı olup olmadığının değerlendirileceği, dava konusu işlemin de davacının görev süresinin uzatılmaması olduğu, davacının kamu görevinden çıkarılması işleminin başka bir davanın konusunu oluşturduğu, görev süresinin uzatılmamasına ilişkin işlemin iptal edilmesinin davacı hakkında tesis edilen kamu görevinden çıkarma işlemini ortadan kaldırmayacağının hukuken kabulü gerekmektedir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

2577 sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan temyiz isteminin kabulüne,

Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesinin 01/03/2018 gün ve E:2017/3753, K:2018/739 sayılı kararının BOZULMASINA,

Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Bölge Mahkemesi Ankara 4. İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 29/12/2021 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Davalar arasında bağlantı bulunması durumunda, davanın aynı maddi veya hukuki sebepten doğması veya biri hakkında verilecek olan kararın diğerini de etkileyecek nitelikte olması gereklidir. Bu durum, davalardan birinde verilecek kararın diğerinin dayanağı olmasından başka, biri hakkında verilecek kararın diğerini herhangi bir şekilde etkileyecek olması, davalardan biri hakkında karar verilmesinin diğerindeki birtakım hususları açıklığa kavuşturacak olması, birindeki kararın diğerinde kanıt oluşturması gibi durumları da kapsamaktadır. Bu yönüyle uyuşmazlıkların adil ve etkili çözümü için, davaların aralarındaki bağlantı gözetilerek incelenip karara bağlanması gerekmektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının 07/02/2017 tarih ve 29972 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 686 sayılı KHK'nın 1. maddesi ile kamu görevinden çıkarıldığı görüldüğünden, görev süresinin uzatılmamasına ilişkin dava konusu işlem ile aralarındaki ilişki sebebiyle bağlantı kararı verilerek davacının kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin işlemin iptaline yönelik dava ile birlikte incelenip karara bağlanması gerektiği düşüncesiyle oluşan çoğunluk kararına katılmıyorum.

Editör: Haber Merkezi