Memurun amirine ve arkadaşlarına yapmış olduğu fiillerle ilgili örnek danıştay kararları 

Amirine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak fiili ile ilgili örnek mahkeme danıştay kararları

DANIŞTAY 12. DAİRE Esas No : 2016 / 8859 Karar No : 2017 / 321 Karar Tarihi : 15.02.2017

İlgili Mevzuat : 

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : Seçil Esmanur Erdem'i temsilen Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası

İstemin Özeti : Trabzon İdare Mahkemesince verilen 07/05/2015 tarihli ve E:2014/1682; K:2015/726 sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hâkimi : Selver Düdükcü

Düşüncesi : İdare mahkemesince verilen kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

Dava; beden eğitimi öğretmeni olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (f) ve (g) alt bentleri gereğince "Devlet memurluğundan çıkarma cezası" ile cezalandırılmasına ilişkin 30.09.2014 tarihli ve 4324637 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

İdare Mahkemesince; Başbakan'ın konvoyunda yer alan bir araca yumurta atılması olayıyla ilgili olarak, yumurtanın bir başka aracın dış yüzeyine çarparak yere düştüğü, amirine ya da bir başka şahsa isabet etmediği hususları dikkate alındığında, amir sıfatından kaynaklanan fiili bir tecavüzün varlığından söz etmenin mümkün olmadığının anlaşıldığı, davacının, Başbakan'a küfür içeren ifadelerle hakaret ettiği iddiasıyla ilgili olarak ise; soruşturma kapsamında alınan ifadeler ile olay yeri tutanağı ve emniyette yapılan teşhis sonucunda, davacı tarafından Başbakan'a karşı küfretme olayının sübuta erdiği, fiilin memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak fiili olarak değerlendirilmek suretiyle, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir. Dosyanın incelenmesinden; beden eğitimi öğretmeni olarak görev yapan davacının, Başbakan'a yumurta atarak, küfür içeren sözlerle hakaret ettiğinden bahisle başlatılan soruşturma sonucunda Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılması üzerine görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (f) alt bendinde; amirlerine, maiyetindekilere ve iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak, (g) alt bendinde; memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak fiilleri, Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren haller arasında sayılmıştır.

Dava konusu olayda; beden eğitimi öğretmeni olarak görev yapan davacının, 22.11.2013 tarihinde programı nedeniyle Trabzon'da bulunan Başbakanın, kalacağı otele geçmek için kullandığı cadde üzerindeki ikamet ettiği binadan Başbakana yumurta attığı ve küfür içeren sözlerle hakaret ettiği, bu olayın koruma polisleri ve tanıklarca farkedilmesi üzerine davacı hakkında başlatılan soruşturma sonucu hazırlanan 18.02.2014 tarihli soruşturma raporunda cadde üzerinde ayakkabı mağazası bulunan M.B., bu mağazaya klima takmaya gelen B.K., yine o cadde üzerinde bulunan işhanında güvenlik görevlisi olarak çalışan Ş.Y 'nin tanık olarak alınan ifadelerinde özetle " Başbakanın geçtiği esnada bir kadın çığlığı ile "o....çocuğu" diye bağırıldığını duyduklarını fakat yumurta atıldığını görmediklerini" ifade etmişlerdir.

Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen Hukuk Devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstünlüğü kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan Devlettir.

Kanun koyucu hukuk devletinde kamu hizmetlerinin uyum ve düzen içinde yürütülmesini sağlamak amacıyla hizmeti sunan kamu görevlileri için disiplin düzenlemeleri içeren kurallar öngörebilir ve bu kurallara uyulmasını temin etmek amacıyla çeşitli disiplin yaptırımları benimseyebilir. Ancak disipline konu eylemler ile yaptırımlar arasında adil bir dengenin gözetilmesi de hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Eylem ile yaptırım arasında bulunması gereken adil denge, "ölçülülük ilkesi" olarak da adlandırılmakta ve bu ilkenin alt ilkelerini de elverişlilik, zorunluluk ve orantılılık ilkeleri oluşturmaktadır.

"Elverişlilik ilkesi", öngörülen yaptırımın ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, "zorunluluk ilkesi" öngörülen yaptırımın ulaşılmak istenen amaç bakımından zorunlu olmasını ve "orantılılık ilkesi" ise öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken orantıyı ifade etmektedir.

Soruşturma kapsamında yer alan tüm bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacının Başbakan'ın konvoyu geçerken "o.....çocuğu" şeklinde bağırdığı hususunun sübuta erdiği anlaşılmakla birlikte, davacının eyleminin memurluk sıfatıyla bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareket olarak nitelendirilmesi suretiyle 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin (E) bendinin (g) alt bendinde yer alan fiil kapsamında görülerek meslekten çıkarılmasının ölçülülük ilkesine aykırılık oluşturacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.

Bu duruma göre, davacının meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 15/02/2017 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

DANIŞTAY 12. DAİRE Esas No : 2013 / 6667 Karar No : 2016 / 6358 Karar Tarihi : 13.12.2016

İlgili Mevzuat : 

İstemin Özeti : Mardin 1. İdare Mahkemesince verilen 14/03/2013 tarihli ve E:2012/1065; K:2013/422 Sayılı kararın, dilekçede yazılı sebeplerle 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Sağlık Bakanlığı Savunmasının Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Denizli Valiliği Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hâkimi Düşüncesi: Davacının eyleminin "Amirine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak" olarak nitelendirilmesi suretiyle 125/D-d maddesinde yer alan suç kapsamında görülerek davacının 1 yıl kademe ilerlemesi durdurulması" cezası ile cezalandırılmasının "ölçülülük ilkesine" aykırılık oluşturacağından davaya konu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

KARAR : Dava; Habur 112 Acil Sağlık İstasyonu'nda sağlık memuru olarak görev yapan davacı tarafından, Denizli İli Kale İlçesi Devlet Hastanesi'nde görev yaptığı dönemde hakkında başlatılan soruşturma sonucu 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/D-d maddesi uyarınca "1 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması" cezası ile cezalandırılmasına dair Denizli Valiliği İl Disiplin Kurulunun 21/09/2011 tarih ve 2011/31 Sayılı kararına karşı yaptığı itirazın reddine dair Sağlık Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 30/11/2011 tarih ve 2011/VI-3 Sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.

İdare Mahkemesince, davacının sosyal paylaşım sitesinde Denizli İl Sağlık Müdürü hakkında "E. biliyor ona sorun.bu arada Sivas kangalları çok ürüyormuş. ama ben kangalları severim. Ona uygun kocabaş kafes yaptırdım. Çok şeker. Öptüm. Öpüldünüz... ve ... bunu sen bul peki neyi bulacaksın."şeklindeki ifadeleri kullandığı görülmekle davacının eyleminin sübut bulduğu anlaşıldığından 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/D-d maddesi uyarınca "1 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması" cezası ile cezalandırılmasına dair işleme karşı yaptığı itirazın reddine dair işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden; Habur 112 Acil Sağlık İstasyonu'nda sağlık memuru olarak görev yapan davacı tarafından, Denizli İli, Kale İlçesi Devlet Hastanesi'nde görev yaptığı dönemde hakkında başlatılan soruşturma sonucu sosyal paylaşım sitesinde çalıştığı devlet hastanesinde bazı usulsüz işlemlerin yapıldığı ve kamu zararına neden olunduğu, bu işlemlerden de amir konumunda olan İl Sağlık Müdürünün haberi olduğunu belirten yazılar yayımladığı, bu yazılarda Denizli İl Sağlık Müdürü hakkında küçük düşürücü ve aşağılayıcı ifadeler kullandığından bahisle 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/D-d maddesi uyarınca Denizli Valiliği İl Disiplin Kurulu'nun 21/09/2011 tarihli ve 2011/31 Sayılı kararı ile "1 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması" cezası ile cezalandırılması üzerine, anılan cezaya yaptığı itirazın reddine dair Sağlık Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 30/11/2011 tarih ve 2011/VI- 3 Sayılı kararının iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının ( D ) bendinin ( d ) alt bendinde; "Amirine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak" kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır.

Anayasanın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesinde "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz." hükmü yer almakta, "Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" kenar başlıklı 26. maddesinin 1. fıkrasında ise "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir." hükmüne yer verilmiştir.

Kanun koyucu hukuk devletinde kamu hizmetlerinin uyum ve düzen içinde yürütülmesini sağlamak amacıyla hizmeti sunan kamu görevlileri için disiplin düzenlemeleri içeren kurallar öngörebilir ve bu kurallara uyulmasını temin etmek amacıyla çeşitli disiplin yaptırımları benimseyebilir. Ancak disipline konu eylemler ile yaptırımlar arasında adil bir dengenin gözetilmesi de hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Eylem ile yaptırım arasında bulunması gereken adil denge “ölçülülük ilkesi” olarak da adlandırılmakta ve bu ilkenin alt ilkelerini de elverişlilik, zorunluluk ve orantılılık ilkeleri oluşturmaktadır. ( AYM Genel Kurul Kararı B.K. B. No: 2013/1461, 12/11/2014 )

“Elverişlilik ilkesi”, öngörülen yaptırımın ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “zorunluluk ilkesi” öngörülen yaptırımın ulaşılmak istenen amaç bakımından zorunlu olmasını ve “orantılılık ilkesi” ise, öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken orantıyı ifade etmektedir.

Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü, sadece “düşünce ve kanaate sahip olma” özgürlüğünü değil aynı zamanda sahip olunan “düşünce ve kanaati ( görüşü ) açıklama ve yayma”, buna bağlı olarak “haber veya görüş alma ve verme” özgürlüklerini de kapsamaktadır. Bu çerçevede düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü, insanın serbestçe haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. ifade özgürlüğü, demokratik toplumun temellerinden biri olup toplumun gelişmesi ve bireyin kendini geliştirmesi ve gerçekleştirmesi için vazgeçilmez koşullar arasında yer alır. Hakikat ışığı fikirlerin çarpışmasından doğar. Bu bağlamda toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Aynı şekilde birey özgün kişiliğini düşüncelerini serbestçe ifade edebildiği ve tartışabildiği bir ortamda gerçekleştirebilir. İfade özgürlüğü, kendimizi ve başkalarını tanımlamada, anlamada ve algılamada, bu çerçevede başkalarıyla ilişkilerimizi belirlemede ihtiyaç duyduğumuz bir değerdir. Anayasa'da sadece düşünce ve kanaatler değil, ifadenin tarzları, biçimleri ve araçları da güvence altına alınmıştır. Anayasa'nın 26. maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek araçlar "söz, yazı, resim veya başka yollar" olarak ifade edilmiş ve "başka yollar" ifadesiyle her türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir. ( AYM Kararı B.K. B. No: 2013/2602, 23/1/2014 )

İfade özgürlüğünün sözü edilen toplumsal ve bireysel işlevini yerine getirebilmesi için, AİHM'nin de ifade özgürlüğüne dair kararlarında sıkça belirttiği gibi, sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü "haber" ve "düşüncelerin" değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler sebebiyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekir. İfade özgürlüğü, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olup bu özgürlük olmaksızın "demokratik toplumdan" bahsedilemez ( B.K.. AİHM Handyside/Birleşik Krallık,B.No: 5493/72, 7/12/1976, §49 ).

Bireyin şeref ve itibarı ise Anayasa'nın 17. maddesinde yer alan “manevi varlık” kapsamında yer almaktadır. Devlet, bireyin manevi varlığının bir parçası olan şeref ve itibara keyfi olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür. Üçüncü kişilerin şeref ve itibara müdahalesi, birçok ihtimalin yanında, elektronik iletiler gibi haberleşme vasıtaları yoluyla da olabilir. Bir kişi haberleşme vasıtalarıyla bir kamuoyu tartışması çerçevesinde eleştirilmiş olsa dahi o kişinin şeref ve itibarı manevi bütünlüğünün bir parçası olarak değerlendirilmelidir.

Devletin, bireylerin maddi ve manevi varlığının korunması ile ilgili pozitif yükümlülükleri çerçevesinde şeref ve itibarın korunması hakkı ile diğer tarafın Anayasa'da güvence altına alınmış olan düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünden yararlanma hakkı arasında adil bir denge kurması gerekir ( AİHM kararı için B.K.. Von Hannover/Almanya ).

AİHM, Axel Springer AG davasında, düşünceyi açıklama özgürlüğü ile başkalarının şöhretinin çatışması hâlinde çatışan menfaatlerin dengelenip dengelenmediğini, dolayısıyla müdahalenin demokratik toplumda gerekli ve orantılı olup olmadığını belirlemeye yönelik bazı kriterler geliştirmiştir. Bu kriterler; a ) basında yer alan yazı veya ifadelerin kamuoyunu ilgilendiren genel yarara dair bir tartışmaya sağladığı katkı, b ) hedef alınan kişinin tanınmışlık düzeyi ve yazının amacı, c ) ilgili kişinin yayından önceki davranışı, d ) bilginin elde edilme yöntemi ve doğruluğu, e ) yayının içeriği, biçimi ve sonuçları ve f ) yaptırımın ağırlığı olarak ifade edilmiştir.

Bu kriterlerden özellikle “yazının hedef aldığı kişinin kimliği ve yazının amacı”nın özel önemi bulunmaktadır. Zira AİHM, başkalarının şöhret ve haklarının korunması kapsamında düşünceyi açıklama özgürlüğüne müdahalenin demokratik toplumlarda gerekliliği konusunda sade vatandaşlarla, kamuya mal olmuş kişileri, kamu görevlileriyle siyasetçileri birbirlerinden ayırarak değerlendirmeler yapmaktadır. Siyasetçiler ve kamuoyunca tanınan kişiler gördükleri işlev sebebiyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumundadırlar. Bu sebeple siyasetçilerin veya kamusal yetki kullanan görevlilerin sade vatandaşlara göre eleştiriye daha açık olmaları kaçınılmazdır.

Anayasa Mahkemesi'nin Bekir Coşkun Başvurusunda bahsettiği üzere ( B. No.: 2014/12151 04/06/2015 ) yapılan sınırlama, hak ve özgürlüğün özüne dokunarak bu hak ve özgürlüklerin kullanılmasını durduruyor veya aşırı derecede güçleştiriyorsa, etkisiz hâle getiriyorsa veya ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama aracı ile amacı arasındaki denge bozuluyorsa demokratik toplum düzenine aykırı olacaktır.

Öte yandan, kamu görevlilerinin iş yerlerinde gördüklerini iddia ettikleri yolsuzluk ve hukuka aykırı uygulamaları yasal yollardan şikayet etme hakları da bulunmaktadır. Davacı bu hakkını kullanmış, ancak adli makamların bu iddiaların doğru olduğuna dair kesinleşmiş bir kararı bulunmadan ilgilileri zan altında bırakacak ifadeleri de sosyal paylaşım sitesinde yayımlamıştır. Yazının bütünü değerlendirildiğinde; yazıda, ironik bir yaklaşım bulunmakla birlikte doğrudan ilgililere bir hakaret ve küçük düşürücü unsurlar içermemektedir.

Bu belirlemeler ışığında, soruşturma kapsamında yer alan tüm bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden davacının eyleminin, "Amirine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak" olarak nitelendirilmesi suretiyle 657 Sayılı Kanun'un 125/D-d maddesi uyarınca disiplin cezası ile cezalandırılmış ise de, eylemin madde de yer alan disiplin suç tanımına uymadığı, olayda disiplin hukukunda yer alan ''tipiklik'' şartının gerçekleşmediği anlaşıldığından, davaya konu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolunda verilen idare mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle mahkeme kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın idare mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 ( onbeş ) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 13.12.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

DANIŞTAY 12. DAİRE Esas No : 2013 / 6861 Karar No : 2016 / 4586 Karar Tarihi : 13.10.2016

İ : İstemin Özeti : Devlet Hastanesinde Hemşire olarak görev yapan davacı tarafından, bir önceki görev yerinde amirinin görevlendirmesine itiraz ederek sözle saygısızlık ettiğinden bahisle 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C-e maddesi uyarınca 1/30 oranında Aylıktan Kesme Cezasıyla cezalandırılmasına dair işlemin iptali istemiyle açılan davada, davacının İlçe Devlet Hastanesinde hemşire olarak görev yaptığı 20.05.2011 günü Başhekimlik odasında ve hastane koridorunda başhekim M.D ile karşılıklı olarak yüksek sesle tartıştıkları, başhekimin davacıya söylediği sözlerin ( terbiyesizsin,terbiyesizlik yapıyorsun, terbiyesizlik yapma, defol, seni bu hastanede istemiyorum anlamıyor musun? defol git,… ) hakaret teşkil ettiğinin Sapanca Sulh Ceza Mahkemesi'nin 05.10.2011 gün ve E:2011/125, K:2011/227 kararıyla saptanarak ve ceza indirim maddeleri uygulanmak suretiyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinin görülmesi ile olayın gelişimi ve karşılıklı cereyan etmesi birlikte dikkate alındığında görev yeri değişikliğini bir ceza soruşturmasına bağlayarak itiraz eden davacının kusurlu olduğu açık olmakla birlikte isnat edilen fiilinin kasıtla işlenen ve aylıktan kesme cezası gerektiren “Görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek” disiplin suçu kapsamında değerlendirilemeyeceği sonuç ve kanaatine varılarak davacının kusurlu fiili sebebiyle cezalandırılmasına dair 29.11.2011 gün ve 323330 Sayılı işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptali yolunda Ordu İdare Mahkemesince verilen 15/02/2013 tarihli ve E:2011/2162; K:2013/177 Sayılı kararın, dilekçede yazılı sebeplerle 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hâkimi Düşüncesi : İdare mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

KARAR : Dava; Devlet Hastanesinde Hemşire olarak görev yapan davacı tarafından, bir önceki görev yerinde amirinin görevlendirmesine itiraz ederek sözle saygısızlık ettiğinden bahisle 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C-e maddesi uyarınca 1/30 oranında Aylıktan Kesme Cezasıyla cezalandırılmasına dair 29.11.2011 tarih ve 323330 Sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

İdare Mahkemesince, davacının ... İlçe Devlet Hastanesinde hemşire olarak görev yaptığı 20.05.2011 günü Başhekimlik odasında ve hastane koridorunda başhekim M.D ile karşılıklı olarak yüksek sesle tartıştıkları, başhekimin davacıya söylediği sözlerin ( terbiyesizsin,terbiyesizlik yapıyorsun,terbiyesizlik yapma,defol,seni bu hastanede istemiyorum anlamıyor musun? defol git,… ) hakaret teşkil ettiğinin Sapanca Sulh Ceza Mahkemesi'nin 05.10.2011 gün ve E:2011/125, K:2011/227 kararıyla saptanarak ve ceza indirim maddeleri uygulanmak suretiyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinin görülmesi ile olayın gelişimi ve karşılıklı cereyan etmesi birlikte dikkate alındığında görev yeri değişikliğini bir ceza soruşturmasına bağlayarak itiraz eden davacının kusurlu olduğu açık olmakla birlikte isnat edilen fiilinin kasıtla işlenen ve aylıktan kesme cezası gerektiren “Görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek” disiplin suçu kapsamında değerlendirilemeyeceği sonuç ve kanaatine varılarak işlemin iptali yolunda karar verilmiştir.

Davalı idare tarafından, davacı hakkındaki disiplin cezasının usul ve hukuka uygun olarak verildiği, temyizi istenen mahkeme kararının gerekçesinde de davacının kusurlu olduğunun kabul edildiği, hukuka uygun olarak tesis edilen söz konusu işlemin iptali yolundaki mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C-e maddesinde; görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek ''Aylıktan Kesme Cezasını'' gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının İlçe Devlet Hastanesinde hemşire olarak görev yaptığı dönemde kendisi ile başhekim M.D hakkında 20.05.2011 günü Başhekimlik odasında ve hastane koridorunda yüksek sesle tartıştıkları, başhekimin davacıya hakaret ettiği, davacının amirine sözle saygısızlık ettiği iddiaları üzerine başlatılan soruşturma neticesinde düzenlenen 25.08.2011 gün ve 9 Sayılı disiplin soruşturma raporunda davacıya dair olarak özetle;...davacının amirinin görevlendirmesine ''... suya torpil yapmak için mi beni depoda çalıştırıyorsunuz, depo görevlendirmemin ... suya torpil olsun diye yapıldığını biliyorum'' sözleriyle itiraz ederek sözle saygısızlık ettiğinin sübuta erdiği sebebiyle eylemi 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C-e maddesi kapsamında değerlendirilerek 1/30 oranında Aylıktan Kesme Cezasıyla tecziyesinin teklif edildiği, anılan teklif doğrultusunda 29.11.2011 gün ve 323330 Sayılı işlemle 1/30 oranında Aylıktan Kesme Cezasıyla cezalandırılarak davacıya tebliği üzerine 1/30 oranında Aylıktan Kesme Cezası verilmesine dair işlemin iptali istemiyle davanın açıldığı görülmektedir.

Dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacının amirine söz konusu görevlendirme işlemiyle ilgili aralarında geçen tartışma sırasında ''... suya torpil yapmak için mi beni depoda çalıştırıyorsunuz, depo görevlendirmemin ... suya torpil olsun diye yapıldığını biliyorum'' diyerek itiraz ettiği, kendi ifadesinde de bu ifadeleri kullandığını kabul ettiği, kullanılan ifadelerin amirine saygısızlık mahiyetinde sözler olduğu açık olduğundan sübuta eren eylemi sebebiyle 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C-e maddesi kapsamında cezalandırılması işleminde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Bu durumda; davacının eylemine uygun disiplin cezasıyla cezalandırılması işleminde hukuka aykırılık bulunmadığından aksi yönde verilen İdare Mahkemesi karında hukuki isabet bulunmamaktadır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davalının temyiz isteminin kabulüyle Mahkeme kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 ( onbeş ) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 13.10.2016 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

DANIŞTAY 12. DAİRE Esas No : 2014 / 3080 Karar No : 2016 / 4512 Karar Tarihi : 11.10.2016

İstemin Özeti : Ordu İdare Mahkemesince verilen 11/12/2013 tarihli ve E:2012/1691; K:2013/1455 Sayılı kararın, dilekçede yazılı sebeplerle 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hâkimi Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulüyle temyize konu kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

KARAR : Dava; ..İli, ... İlçesi ... İlköğretim Okulu'nda Türkçe öğretmeni olarak görev yapmakta iken ... İlçesi .. İlköğretim Okulu'na Türkçe öğretmeni olarak atanan davacının, hakkında yapılan soruşturma sonucunda 1 yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmasına dair 03.10.2012 tarih ve 2012/16 Sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

İdare Mahkemesince, dosya kapsamına göre davacının aynı okulda görev yapan hizmetli Ş.Ö.'ye fiili tecavüzde bulunma eylemi sübuta erdiğinden bahisle Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına dair teklifin Yüksek Disiplin Kurulunca reddi üzerine Valilikçe, eylemin kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektirdiği düşüncesiyle dosyası bu konuda karar vermeye yetkili il disiplin kuruluna sevk edilip anılan kurulca karar alındıktan sonra, davacının 1 yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezasıyla cezalandırılmasına dair davaya konu işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.

Anayasa'nın 38. maddesinin ilk fıkrasında, “kimse kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz” denilerek “suçun yasallığı”, üçüncü fıkrasında da “ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” denilerek “cezanın yasallığı” ilkesi vurgulanmıştır.

Suç ve cezaların yasayla belirlenmesi, hukukun temel ilkelerinden biridir. Günümüzde bu ilkeye uluslararası hukukta ve insan hakları belgelerinde de yer verilmektedir. İlkenin esası, kişilerin, yasak eylemleri ve bunlar karşılığında verilecek cezaları önceden bilmelerini sağlamak düşüncesine dayanmaktadır. Suç ve cezaların yalnızca yasayla konulup kaldırılması da yeterli olmayıp kuralların kuşkuya yer vermeyecek biçimde açık ve sınırlarının da belli olması gerekir. Bu bağlamda cezanın kanuniliği ilkesi, her şeyden önce o suçun kanun tarafından “tanımlı” olmasını gerekli kılar.

Disiplin cezası ile cezalandırılan kamu görevlisinin disiplin suçu oluşturan eylemi açık bir şekilde belirlenmeli, disiplin suçu oluşturan bu eyleminin hangi disiplin kurallarını ihlal ettiği açıkça ortaya konulmalıdır. Cezaların açık ve belirgin olması, açılan iptal davalarında hukuki nitelendirmeler ve muhakeme açısından kolaylık sağlayacak, aksi bir durum ise uyuşmazlık hakkında hukuki değerlendirme yapmayı olanaksız kılacaktır.

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 124/2. maddesinde; "Kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacı ile kanunların, tüzüklerin ve yönetmeliklerin Devlet memuru olarak emrettiği ödevleri yurt içinde veya dışında yerine getirmeyenlere, uyulmasını zorunlu kıldığı hususları yapmayanlara, yasakladığı işleri yapanlara durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre 125. maddede sıralanan disiplin cezalarından birisi verilir." hükmüne yer verilmiş, aynı Kanun'un 125/E- ( f ) maddesinde, amirlerine, mahiyetindekilere ve iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak eyleminin devlet memurluğundan çıkarılma cezasını gerektirdiği hüküm altına alınmış, yine aynı Kanun'un 126. maddesinde ise uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarının disiplin amirleri tarafından verileceği, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının, memurun bağlı olduğu kurumdaki disiplin kurulunun kararı alındıktan sonra, atamaya yetkili amirler, il disiplin kurullarının kararlarına dayanan hallerde Valiler tarafından verileceği, disiplin kurullarının ve yüksek disiplin kurulunun ayrı bir ceza tayinine yetkisi olmadığı, cezayı kabul veya reddedeceği, ret halinde atamaya yetkili amirlerin 15 gün içinde başka bir disiplin cezası verebileceği düzenlenmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden, ... İli ... İlçesi ... İlköğretim Okulunda öğretmen olarak görev yapan davacı ile aynı okulda hizmetli kadrosunda görev yapan Ş.Ö. arasında 25.05.2011 günü öğlen arasında öğretmenler odasında yaşanan olay sebebiyle her ikisi hakkında da disiplin soruşturması başlatıldığı, hazırlanan soruşturma raporunda, davacının Ş.Ö.'ye, "çık dışarı" diyerek iki kez bağırdığı, "burası öğretmenler odası, seni burada istemiyorum şerefsiz"dediği, O'nu itelediği, yakasına yapıştığı, yumruk vurduğu, boğazını sıkıştırdığı yönündeki iddiaların sübuta erdiğinden bahisle, hakaretten dolayı 657 Sayılı Kanun'un 125/D- ( l ). maddesi uyarınca Kademe İlerlemesinin Durdurulması cezasıyla, darp etmekten dolayı da 125/E- ( f ). maddesi uyarınca Devlet Memurluğundan Çıkarma cezası ile cezalandrılması yönünde teklif getirildiği, anılan teklifin görüşüldüğü Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 23.08.2011 gün ve 39964 Sayılı kararıyla "ilgiliye isnat olunan fiillerin doğruluk kazanmadığı" gerekçesiyle ceza teklifinin reddine karar verildiği, dosyanın Ordu Valiliğine gönderilmesi üzerine 30.09.2011 tarihli Valilik Oluruyla disiplin kuruluna sevk edildiği ve Vali tarafından Olur verilen davaya konu İl Milli Eğitim Disiplin Kurulu kararıyla, davacının 657 Sayılı Kanun'un 125.maddesinin ( D ) bendi uyarınca 1 Yıl Kademe İlerlemesinin Durdurulması Cezasıyla cezalandırılması üzerine anılan kararın iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Dava konusu olayda, davacıya isnat edilen "amirlerine, mahiyetindekilere ve iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak" eylemi sebebiyle 657 Sayılı Kanun'un 125/E- ( f ) bendi uyarınca devlet memurluğundan çıkarılma cezasıyla cezalandırılması teklifinin Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 23.08.2011 gün ve 39964 Sayılı kararıyla "ilgiliye isnat oluna fiillerin doğruluk kazanmadığı" gerekçesiyle reddedilmesi üzerine dosyanın tekrar görüşülerek İl Milli Eğitim Disiplin Kurulunca alınan karar ve 657 Sayılı Kanun'un 126/3. maddesi uyarınca atamaya yetkili amir olan Vali tarafından verilen olur üzerine davacının, soruşturmaya konu olan hangi eylem veya eylemleri sebebiyle 657 Sayılı Kanun'un 125.maddesinin ( D ) bendinin hangi alt bendi kapsamında cezalandırıldığı davaya konu işlemde ortaya konulamamış, bu eylem veya eylemlerin sübuta erdiğine dair hukuki değerlendirme yapılmamış, bu haliyle suçun ve cezanın belirginliği ilkesi ihlal edilmiştir.

Bu durumda, davacının disiplin suçu oluşturan eylemi açık bir şekilde belirlenmeden ve hangi madde kapsamında cezalandırıldığı açıkça ortaya konulmadan tesis edilen davaya konu işlemde hukuka uyarlık, aksi yöndeki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Mahkeme kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 ( onbeş ) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 11.10.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

DANIŞTAY 12. DAİRE Esas No : 2013 / 6861 Karar No : 2016 / 4586 Karar Tarihi : 13.10.2016

İlgili Mevzuat : 

İstemin Özeti : Devlet Hastanesinde Hemşire olarak görev yapan davacı tarafından, bir önceki görev yerinde amirinin görevlendirmesine itiraz ederek sözle saygısızlık ettiğinden bahisle 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C-e maddesi uyarınca 1/30 oranında Aylıktan Kesme Cezasıyla cezalandırılmasına dair işlemin iptali istemiyle açılan davada, davacının İlçe Devlet Hastanesinde hemşire olarak görev yaptığı 20.05.2011 günü Başhekimlik odasında ve hastane koridorunda başhekim M.D ile karşılıklı olarak yüksek sesle tartıştıkları, başhekimin davacıya söylediği sözlerin ( terbiyesizsin,terbiyesizlik yapıyorsun, terbiyesizlik yapma, defol, seni bu hastanede istemiyorum anlamıyor musun? defol git,… ) hakaret teşkil ettiğinin Sapanca Sulh Ceza Mahkemesi'nin 05.10.2011 gün ve E:2011/125, K:2011/227 kararıyla saptanarak ve ceza indirim maddeleri uygulanmak suretiyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinin görülmesi ile olayın gelişimi ve karşılıklı cereyan etmesi birlikte dikkate alındığında görev yeri değişikliğini bir ceza soruşturmasına bağlayarak itiraz eden davacının kusurlu olduğu açık olmakla birlikte isnat edilen fiilinin kasıtla işlenen ve aylıktan kesme cezası gerektiren “Görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek” disiplin suçu kapsamında değerlendirilemeyeceği sonuç ve kanaatine varılarak davacının kusurlu fiili sebebiyle cezalandırılmasına dair 29.11.2011 gün ve 323330 Sayılı işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptali yolunda Ordu İdare Mahkemesince verilen 15/02/2013 tarihli ve E:2011/2162; K:2013/177 Sayılı kararın, dilekçede yazılı sebeplerle 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hâkimi Düşüncesi : İdare mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

KARAR : Dava; Devlet Hastanesinde Hemşire olarak görev yapan davacı tarafından, bir önceki görev yerinde amirinin görevlendirmesine itiraz ederek sözle saygısızlık ettiğinden bahisle 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C-e maddesi uyarınca 1/30 oranında Aylıktan Kesme Cezasıyla cezalandırılmasına dair 29.11.2011 tarih ve 323330 Sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

İdare Mahkemesince, davacının ... İlçe Devlet Hastanesinde hemşire olarak görev yaptığı 20.05.2011 günü Başhekimlik odasında ve hastane koridorunda başhekim M.D ile karşılıklı olarak yüksek sesle tartıştıkları, başhekimin davacıya söylediği sözlerin ( terbiyesizsin,terbiyesizlik yapıyorsun,terbiyesizlik yapma,defol,seni bu hastanede istemiyorum anlamıyor musun? defol git,… ) hakaret teşkil ettiğinin Sapanca Sulh Ceza Mahkemesi'nin 05.10.2011 gün ve E:2011/125, K:2011/227 kararıyla saptanarak ve ceza indirim maddeleri uygulanmak suretiyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinin görülmesi ile olayın gelişimi ve karşılıklı cereyan etmesi birlikte dikkate alındığında görev yeri değişikliğini bir ceza soruşturmasına bağlayarak itiraz eden davacının kusurlu olduğu açık olmakla birlikte isnat edilen fiilinin kasıtla işlenen ve aylıktan kesme cezası gerektiren “Görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek” disiplin suçu kapsamında değerlendirilemeyeceği sonuç ve kanaatine varılarak işlemin iptali yolunda karar verilmiştir.

Davalı idare tarafından, davacı hakkındaki disiplin cezasının usul ve hukuka uygun olarak verildiği, temyizi istenen mahkeme kararının gerekçesinde de davacının kusurlu olduğunun kabul edildiği, hukuka uygun olarak tesis edilen söz konusu işlemin iptali yolundaki mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C-e maddesinde; görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek ''Aylıktan Kesme Cezasını'' gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır.

Disiplin kurullarında sendika temsilcisi olmadan alınan kararlar geçerli mi? Disiplin kurullarında sendika temsilcisi olmadan alınan kararlar geçerli mi?

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının İlçe Devlet Hastanesinde hemşire olarak görev yaptığı dönemde kendisi ile başhekim M.D hakkında 20.05.2011 günü Başhekimlik odasında ve hastane koridorunda yüksek sesle tartıştıkları, başhekimin davacıya hakaret ettiği, davacının amirine sözle saygısızlık ettiği iddiaları üzerine başlatılan soruşturma neticesinde düzenlenen 25.08.2011 gün ve 9 Sayılı disiplin soruşturma raporunda davacıya dair olarak özetle;...davacının amirinin görevlendirmesine ''... suya torpil yapmak için mi beni depoda çalıştırıyorsunuz, depo görevlendirmemin ... suya torpil olsun diye yapıldığını biliyorum'' sözleriyle itiraz ederek sözle saygısızlık ettiğinin sübuta erdiği sebebiyle eylemi 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C-e maddesi kapsamında değerlendirilerek 1/30 oranında Aylıktan Kesme Cezasıyla tecziyesinin teklif edildiği, anılan teklif doğrultusunda 29.11.2011 gün ve 323330 Sayılı işlemle 1/30 oranında Aylıktan Kesme Cezasıyla cezalandırılarak davacıya tebliği üzerine 1/30 oranında Aylıktan Kesme Cezası verilmesine dair işlemin iptali istemiyle davanın açıldığı görülmektedir.

Dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacının amirine söz konusu görevlendirme işlemiyle ilgili aralarında geçen tartışma sırasında ''... suya torpil yapmak için mi beni depoda çalıştırıyorsunuz, depo görevlendirmemin ... suya torpil olsun diye yapıldığını biliyorum'' diyerek itiraz ettiği, kendi ifadesinde de bu ifadeleri kullandığını kabul ettiği, kullanılan ifadelerin amirine saygısızlık mahiyetinde sözler olduğu açık olduğundan sübuta eren eylemi sebebiyle 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/C-e maddesi kapsamında cezalandırılması işleminde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Bu durumda; davacının eylemine uygun disiplin cezasıyla cezalandırılması işleminde hukuka aykırılık bulunmadığından aksi yönde verilen İdare Mahkemesi karında hukuki isabet bulunmamaktadır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davalının temyiz isteminin kabulüyle Mahkeme kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 ( onbeş ) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 13.10.2016 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

Editör: TE Bilisim