Hukuka aykırı elde edilen delilin disiplin soruşturmasında tek kanıt olarak kullanılamayacağı

Hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş delillerin disiplin soruşturmasında tek ve belirleyici delil olarak kullanılamayacağı hakkında.

T.C.

DANIŞTAY

Onikinci Daire

Esas No: 2018/1955

Karar No : 2019/2065

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:

Son savunma alınmadan memuriyetten çıkarma cezası verilemeyeceği Son savunma alınmadan memuriyetten çıkarma cezası verilemeyeceği

İnceleme ve Gerekçe:

Maddi Olay :

Dosyanın incelenmesinden, Hastane yönetimine 20/04/2015 tarihinde kim tarafından gönderildiği tespit edilemeyen konulu mailin ekinde bir kadın ve erkeğin uygunsuz görüntülerinin yer aldığı resim ve videoların bulunduğu, hastanenin tıbbi sarf deposunda çekildiği tespit edilen bu görüntüler nedeniyle davacı hakkında disiplin soruşturması başlatıldığı, söz konusu soruşturmada, görüntülerde yer aldığı ileri sürülen davacı ile hastanede çalışan bir kadının ifadesine başvurulduğu, hastanede bilgi işlem uzmanı olarak görev yapan bilgisayar mühendisinin ise, gönderilen e-mailin gönderildiği yer ve gönderici bilgilerine ilişkin bilgi almak üzere bilirkişi sıfatıyla ifadesine başvurulduğu, soruşturma sonucunda davacının fiilinin video görüntüleri ile sabit olduğu sonucuna ulaşılarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E-(g) maddesi uyarınca "devlet memurluğundan çıkarma cezası" ile cezalandırılmasının önerildiği, öneri doğrultusunda tesis edilen işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı görülmüştür.

İlgili Mevzuat:

2709 sayılı T.C. Anayasası'nın "Suç ve cezalara ilişkin esaslar" başlıklı 38/6. maddesinde; "Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez." hükmü ile, 36. maddesinde, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." hükmüne yer verilmiştir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 217. maddesinin ikinci fıkrasında, yüklenen suçun hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebileceği, 206/2-a maddesinde, delil kanuna aykırı elde edilmişse reddolunacağı, 289/1-i maddesinde, hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanmasının hukuka kesin aykırılık sebebi olduğu, 140. maddesinde, madde kapsamında sayılan suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi hâlinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık jrerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenebileceği, ses veya görüntü kaydı alınabileceği, aynı maddenin dördüncü fıkrasında, teknik araçlarla izleme sırasında elde edilen delillerin, aynı Kanun'un 140. maddesinin birinci fıkrasında sayılanlar dışında bir suçun soruşturma ve kovuşturulmasında kullanılamayacağı hükümleri yer almıştır.

Hukuki Değerlendirme:

Memurlara disiplin cezası verilmesindeki amaç, kamu hizmetinin yerine getirilmesinde, mevzuat ile belirlenen kuralları eksiksiz bir şekilde yerine getirmekle yükümlü ve yine mevzuat ile getirilen yasaldı davranışları yapmakla yasaldı kamu görevlilerinin hizmeti aksatan veya disiplin düzenini bozan davranışlarının cezalandırılarak, bozulan kamu hizmeti düzeni sağlanması ve kamu personelini disiplini bozacak davranışlardan caydırmaktır.

Bu şekilde verilecek cezalarda, mevzuatta belirlenen usule göre görevlendirilen soruşturmacı tarafından, soruşturma onayında belirlenen konularla ilgili yapılacak soruşturma sonucunda, kamu görevlisi hakkında lehe ve aleyhe deliller toplanarak, hangi fiille hangi kuralı ihlal ettiğinin açık bir şekilde ortaya konulması, ceza teklif edilen fiillerin, her türlü şüpheden uzak kesin, somut ve inandırıcı delillerle açık bir şekilde ortaya konulması zorunludur. Bu husus, hakkında soruşturma yapılan kamu görevlisinin hukuki güvenliğinin korunmasına ilişkindir.

Anayasa Mahkemesi'nin 14/10/2015 tarih ve E:2014/100, K-.2015/6 sayılı kararında da belirtildiği üzere, ceza hukukunun temel ilkelerinin disiplin hukuku açısından da geçerli olduğunun kabulü gerekmektedir.

Dava konusu devlet memurluğundan çıkarma cezasına esas alınan ve davacıya isnat edilen fiilin, sadece hastanenin tıbbi sarf deposuna kim tarafından konulduğu tespit edilemeyen gizli kamera sonucunda elde edilen görüntüler ile tespit edildiği görüldüğünden, öncelikle bu görüntülerin davacıya verilen devlet memurluğundan çıkarma cezası açısından delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı konusunun irdelenmesi gerekmektedir.

Anayasa Mahkemesi’nin 22/06/2001 tarih ve E: 1999/2, K:2001/2 sayılı kararında; CMUK'nın 254/2. maddesinde yasaklanan deliller hukuka aykırı şekilde elde edilen delillerdir. Hukuka aykırılıktan kasıt ise, tiim pozitif hukuk kuralları ile birlikte hukukun kabul edilmiş evrensel ilkelerine aykırılıktır. Bu anlamıyla yasadışılıktan daha geniş bir içeriğe sahiptir. ... Anayasal haklara ağır bir müdahale söz konusu ise, özel kişiler tarafında hukuka aykırı bir şekilde elde edilen delillerin de delil yasakları kapsamına girmesi gerekir. Çünkü delil yasaklarının asıl amacı, temel insan hak ve özgürlüklerini korumaktır. ...Buna aksi bir görüşü savunmak, özel kişilere bireylerin temel hak ve özgürlüklerini ihlal etme imkanı verir ki, bu bir hukuk devletinde kabul edilemez. ...İnsan hakları çiğnenerek elde edilen delillerin mahkemeler tarafından dikkate alınması CMUK 254/2 hükmi nedeniyle mümkün değildir.

Özel konuşmaları kaydedilen kişilerin en temel hakları ihlal edilmiş" Çünkü Anayasanın 20. maddesinde özel hayatın gizliliğine dokunulamaz 22. maddesinde ise haberleşmenin gizliliği esastır kuralı yer almaktadır. Bu yol bir kez açılacak olursa, hukuk devletinin temel kurallarından birisi olan ve varlığını Anayasanın 2. maddesindeki ‘hukuk devled ilkesinden alan delil yasaklarına ilişkin kanun maddesi tüm etkisini yitirecektir. Usul hukukumuzdaki ilkelerden olan "dürüst işlem ilkesi" de bu şekilde elde edilen bir delilin kullanılmasına olanak vermez. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil/dürüst yargılanma hakla, kişilerin hukuk devletinin kuralları çerçevesinde yargılanmalarını öngörür. Bu kurala aykırılık, işlemin adil olmasını ve dürüst işlem ilkesini ihlal edecektir.”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de kararlarında istikrarlı bir biçimde; dürüst ve adil bir yargılanmadan söz edilebilmesi için, delilleriı elde edilme yol ve yöntemi dahil olmak üzere yargılamanın bütün olarak adil olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. (11 /07/2006 tarihli ve 54810/00 Başvuru No'lu Jalloh/Almanya kararı, 05/02/2008 tarihli ve 74420/01 Başvuru No'lu Ramanauskas/Litvanya karan, 25/07/2013 tarihli ve 11082/06 Başvuru No'lu Khodorkovskiy ve Lebedev/Rusya kararı) Yargıtay'ın yerleşik içtihadarında ise, kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, bir daha kanıt elde etme olanağ bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkânının olmadığı ani gelişe durumlarda karşı tarafla yaptığı konuşmaları kayda alması halinin hukuka uygun olduğunun kabul edilmesi gerektiği, aksi takdirde kanıdarın kaybolması ve bir daha elde edilememesi söz konusu olacağı, hukuka uygun böyle bir eylemin, bir başkasının özel hayatına müdahale niteliğinde sayılamayacağı, çünkü asıl amacın, bir suçla ilgili kaybolma olasılığı bulunan kanıdan, yetkili makamlara sunmak için kaybolmasının önüne geçmek olduğu, konuşmaya ve görüntüye dahil ldşiyi kışkırtarak, tuzağa düşürerek, iradesini sakadayarak önceden planlanmış yöntemler, kurgulanmış senaryolar ve kurulmuş düzeneklerle elde edilen kanıtların hukuka uygun olduğunun ileri sürülemeyeceği kabul edilmiştir. (Yargıtay Ceza Genel Kumlu 21/05/2013 tarih ve E:2012/5 K:2013/248 sayılı kararı) 

Açıklanan kanuni düzenlemeler ve yargısal içtihadar karşısında dava konusu uyuşmazlık incelendiğinde, dava dosyasında yer alan görüntülerin, başka şekilde ispatı mümkün olmayan bir hal içerisinde değil, bir planlama dahilinde hastanenin nbbi sarf deposuna yerleştirilen gizli kamera ile çekildiği görüldüğünden, bu görüntülerin hukuka aykırı elde edilmiş delil niteliğinde olduğu sonucuna ulaşılmış, elde ediliş yöntemi bakımından hukuka aykırı olduğu tespit edilen bu delilin ise, disiplin soruşturmasında tek ve belirleyici delil olarak kullanıldığı görülmüştür.

Bu durumda, hastane içerisinde yaşandığı ileri sürülen olaya ilişkin soruşturma kapsamında davacı ve bir hastane çalışanı dışında başka hiç kimsenin ifadesine başvurulmadığı, davacının ve görüntülerde yer aldığı iddia edilen kadımn ifade ve savunmalarında, görüntülerdeki kişilerin kendileri olduğuna ilişkin açık bir kabullerinin bulunmadığı, sadece hukuka aykırı olarak elde edilen video görüntülerinden yola çıkılarak eksik inceleme ve soruşturma sonucu dava konusu işlemin tesis edildiği görüldüğünden, hukuka uygun olarak elde edilmiş başka delil, bilgi ve belge olmaksızın sadece bu delillere dayanılarak verilen disiplin cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Bu itibarla, dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yönündeki Antalya 4. İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu Bölge Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Karar Sonucu:

Açıklanan nedenlerle;

2577 sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne,

Davanın yukarıda özetienen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu Konya Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesinin 21/05/2018 tarih ve E:2017/3418, K:2018/1117 sayılı kararın bozulmasına

...

Editör: TE Bilisim