Ses kayıtları disiplin soruşturmasında delil olabilir mi?

telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında elde edilen ses kayıtlarının, bu soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan üçüncü kişiler hakkında yürütülecek disiplin soruşturmasında delil olarak kullanılamayacağı ve sadece bu kayıtlara dayanılarak disiplin cezası verilemeyeceği sonucuna ulaşılmaktadır. Bununla birlikte, bu kayıtlara dayalı olarak disiplin soruşturması başlatılmasında ve açılan soruşturma genişletilmek suretiyle elde edilen tanık ifadeleri gibi bilgi ve belgelere dayalı olarak disiplin cezası verilmesinde hukuki bir engel de bulunmamaktadır.

T.C

DANIŞTAY

5.DAİRE BAŞKANLIĞI

ESAS NO: 2016/18883

KARAR NO: 2017/13188

KARAR TARİHİ:18.5.2017

Temyiz İsteminde Bulunan Taraflar :

1- Davacı : .....

Vekili : Av....

2- Davalı : Emniyet Genel Müdürlüğü

Vekili : Hukuk Müşaviri .....

İstemin Özeti : Hatay İdare Mahkemesinin 17/04/2014 tarih ve E:2013/1821, k:2014/520 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Davalı Emniyet Genel Müdürlüğü'nün Savunmasının Özeti: 'Temyiz isteminin teddi gerektiği savunulmuştur.

Davacının Savunmasının Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi : Osman Danacı

Rüşvet suçundan beraat eden memura verilen disiplin cezası hakkında karar Rüşvet suçundan beraat eden memura verilen disiplin cezası hakkında karar

Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince gereği görüşüldü:

Dava, ... Emniyet Müdürlüğü Koruma Şube Müdürlüğünde 4. Sınıf Emniyet Müdürü olarak görev yapan davacının, Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü'nün 8/7. maddesi uyarınca "meslekten çıkarma" cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulu'nun 26.6.2013 tarih ve 2013/228 sayılı kararının iptali ile mahrum kaldığı mali ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Hatay İdare Mahkemesi'nin 17.4.2014 tarih ve E:2013/1821, K:2014/520 sayılı kararıyla; davacının şüpheli şahıslarla görev ilişkisini aşacak şekilde samimi ilişkisinin olması ve parasal ilişki içine girerek kendisine çıkar sağlaması karşısında, Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü'nün 8/7. maddesinde ifade edilen "Yetkisini veya nüfuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla veya kin veya dostluk nedeniyle kötüye kullanmak" fiilini işlediğinin, yeterli ve inandırıcı somut delillerle ortaya konulduğu görüldüğünden, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava teddedilmiştir.

Davacı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu; davalı idare ise, Mahkemece dava reddedilmesine ve duruşma yapılmasına karşın, lehlerine duruşmalı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken duruşmasız vekalet ücretine hükmedilmediğini ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedirler.

Dava dosyasının incelenmesinden; Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Sor No:2011/12625 sayılı dosyası ile "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve Örgüt faaliyetleri çerçevesinde nitelikli dolandırıcılık yapma" suçlarından yürütülen soruşturma kapsamında, suç örgütünün Kİ. isimli şahsın liderliğinde ve S.H.K.'nin yöneticiliğinde özellikle büyük inşaat işleri ile uğraşan müteahhitler ve demir tüccarlarına demir temin edebileceklerini vaat ederek veya ellerinde bulunan ihraç fazlası şekerin pazarlanmasında yardımcı olacaklarını beyan ederek mağdur şahısları yüksek meblağlarla dolandırıp haksız kazanç sağladığı iddialarına ilişkin 8.5.2012 tarihinde yapılan operasyon sonucunda, suç şüphelileri ile birlikte yakalanarak göz altına alınan davacı hakkında da "görevi kötüye kullanma" suçundan kamu davası açıldığı, bunun üzerine dolandırıcı olarak tanınan şahıslarla dostluk ilişkisi kurmak suretiyle maddi yardım ve destek aldığı iddiaları ile ilgili olarak hakkında disiplin soruşturması başlatıldığı, yapılan disiplin soruşturması sonucunda düzenlenen soruşturma raporu ile, davacının, suç örgütü lideri K.İ. ve yöneticisi S.H.K. ile Hassa Emniyet Amiri olarak görev yaptığı sırada dostluk ilişkisi kurduğu, bu durumun il merkezine geldikten sonra da devam ettiği, Hassa İlçesi ve yakın çevresinde hemen herkesin tokatçı ve dolandırıcı olarak nitelendirdikleri ilgili şahıslardan 500 'TL para ile özel aracı için 2 depo yakıt aldığı, ayrıca seyahati için uçak bileti aldırdığı ve tutanaklardaki konuşma ve karşılıklı hitap tarzlarından bunların istenmemek üzere verildiğinin aşikar olduğu, yine .....'nin yakalanması, bir aracın aranması ve ...'in GBT kaydına bakılması hususlarında kendisinden yardım talep edildiği ve bu taleplerin yerine getirilmeye çalışıldığının anlaşıldığının belirtilmesi üzerine, Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulu'nun 26.6.2013 tarih ve 2013/228 sayılı kararı ile davacının, Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün 8/7. maddesinde ifade edilen suçu işlediğinin sübuta erdiği gerekçesiyle meslekten çıkartma cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesi üzerinene bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır. |

Olayda, dava konusu meslekten çıkarma cezasına esas alınan davacıya isnat edilen fiillerin, sadece davacı dışındaki üçüncü kişilerin telefon görüşmelerinin usulüne uygun olarak) dinlenilmesi sonucu elde edilen tapelerden tespit edildiği görüldüğünden, öncelikle bu tapelerin davacıya verilen meslekten çıkarma cezası açısından delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı konusunun irdelenmesi gerekmektedir.

Ceza ve ceza muhakemesi hukuku ile disiplin hukukunun, farklı kurallara tabi disiplinler olduğu tartışmasız olsa da, yaya Mahkemesinin 14.1.2015 tarih ve E:2014/100, K:2015/6 sayılı kararında da belirtildiği üzere, başta Anayasada yer alanlar olmak üzere ceza hukukunun temel ilkelerinin disiplin hukuku açısından da geçerli olduğu kabul edilmelidir

Bu bağlamda, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) "Tesadüfen elde edilen deliller" başlıklı 138. maddesinin 2. fıkrasında "Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135 inci maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhal bildirilir." hükmüne yer verilmek ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun E:2013/483, K:2013/599 sayılı kararında "Maddi gerçeğin araştırılması aşamasında kişisel ya da toplumsal değerlerin korunması zorunludur. Bu değerlerin korunması amacıyla kanun koyucu delillerin serbestliği ilkesine delil yasakları olarak adlandırılan birtakım sınırlamalar getirmiştir. Delil yasakları delil elde etme ve delil değerlendirme yasağı olarak iki gruba ayrılmaktadır. Delillerin elde edilme şekline ilişkin yasaklara delil elde etme yasakları, hukuka uygun elde edilmiş olsa bile o delilin yargılamada ortaya konulup değerlendirilmesine ilişkin yasaklara ise delil değerlendirme yasakları denilmektedir. CMK'nın telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında elde edilen delillerin aynı Kanunun 135. maddesinin altıncı fıkrasında sayılanlar dışında bir suçun soruşturma ve kovuşturulmasında kullanılmaması ise delil değerlendirilmesi yasaklarına örnek olarak gösterilebilir. 5271 sayılı CMK'nın 217. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; "Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir" şeklindeki düzenleme ile ayrıca ceza muhakemesinde kullanılacak delillerin hukuka uygun şekilde elde edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Ancak, 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlarla sınırlı olmak kaydıyla aynı soruşturma veya kovuşturmayla ilgili suçlar yönüyle evleviyetle kullanılabileceğinin kabulü gerekir" denilmekle, 135. maddede sayılan suçlar için başlatılmış bir soruşturma veya kovuşturmada elde edilen delillerin 135. madde kapsamında olmayan suçlar için kullanılamayacağı kabul edilmiş olmaktadır.

Yukarıda yer verilen kanun hükümleri ve yargı kararlarının bitlikte değerlendirilmesinden, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında elde edilen ses kayıtlarının, bu soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan üçüncü kişiler hakkında yürütülecek disiplin soruşturmasında delil olarak kullanılamayacağı ve sadece bu kayıtlara dayanılarak disiplin cezası verilemeyeceği sonucuna ulaşılmaktadır. Bununla birlikte, bu kayıtlara dayalı olarak disiplin soruşturması başlatılmasında ve açılan soruşturma genişletilmek suretiyle elde edilen tanık ifadeleri gibi bilgi ve belgelere dayalı olarak disiplin cezası verilmesinde hukuki bir engel de bulunmamaktadır.

Bakılmakta olan davada, dava konusu işleme dayanak olan fiillerin sübuta erdiğine ilişkin tespitin sadece telefon görüşmelerine dayandırıldığı, soruşturma dosyasında davacı aleyhine delil olarak kullanılamayacak olan telefon görüşme tutanakları dışında isnat edilen fiillerin davacı tarafından işlendiğine dair bilgi, belge veya tanık ifadesi gibi başka bir delilin »bulunmadığı, kaldı ki, görevi kötüye kullanma suçundan açılan dava sonucunda Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 14.12.2016 tarih ve E:2016/379, K:2016/347 sayılı kararı ile davacının beraat ettiği ve kararın kesinleştiği görülmektedir.

Bu durumda, davacının disiplin cezasına konu fiilinin sübuta erdiğine ilişkin tespitin, her türlü şüpheden uzak, kesin ve somut delillerle kanıtlanmadığı sonucuna ulaşıldığından, davacı hakkında verilen meslekten çıkarma cezasında ve davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Diğer yandan, davalı idare davanın reddedilmesine ve duruşma yapılmasına karşın, lehlerine duruşmalı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken duruşmasız vekalet ücretine hükmedilmediğinden, Mahkeme kararın duruşmalı vekalet ücreti yönünden temyizen incelenerek bozulmasını istemekte ise de; usul hükümlerine aykırı olarak verilmiş olması nedeniyle Mahkeme kararı bozulduğundan, bozma kararı üzerine mahkemece yeniden verilecek kararın sonucuna göre vekalet ücreti ile ilgili olarak yeniden bir hüküm kurulacağı tabiidir.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Hatay İdare Mahkemesi'nin 17.4.2014 tarih ve E:2013/1821, K:2014/520 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun geçici 8. Maddesi gereğince uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca bozulmasına, yukarıda belirtilen karar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde karatın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 18.5.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Editör: Haber Merkezi