Milletvekili Adayı Olmak İçin İstifa Edilen Kadroya Tekrar Atanmama Nedeniyle Seçilme Hakkının İhlal Edilmesi
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 14/9/2023 tarihinde, Mehmet Demircioğlu (B. No: 2020/35797) başvurusunda Anayasa’nın 67. maddesinde güvence altına alınan seçilme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. |
Olaylar
Sağlık Bakanlığı bünyesinde bir süre vekâleten bir süre de asaleten daire başkanlığı görevinde bulunan başvurucunun 2011 yılında yürürlüğe giren 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (663 sayılı KHK) uyarınca daire başkanlığı görevi sona ermiş ve başvurucu, şahsa bağlı bakanlık müşavirliği kadrosuna atanmıştır. Ancak başvurucunun özlük hakları bahsi geçen KHK uyarınca fark tazminatı ödenmek suretiyle korunmuştur. Başvurucu, bakanlık müşaviri ünvanı ile genel idare hizmetleri sınıfında görev yapmaktayken milletvekili adayı olabilmek için istifa etmiş, seçimde aday gösterilmemesi üzerine Sağlık Bakanlığına başvurarak eski görevine iadesini talep etmiş ancak mühendis kadrosuna atanmıştır. Başvurucunun göreve geri dönme talebinde bulunduğu tarihten birkaç gün sonra yürürlüğe giren 703 sayılı KHK ile de 663 sayılı KHK ile getirilmiş olan tüm şahsa bağlı müşavirlik kadroları kaldırılmış ancak 703 sayılı KHK hâlihazırda bu kadrolarda bulunanlara birtakım imkânlar tanımıştır. Başvurucunun anılan işlemin iptali ve bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının iadesi talebiyle açtığı davada idare mahkemesi, dava konusu işlemi iptal etmiş ve davacının yoksun kaldığı mali ve özlük haklarının ödenmesi gerektiğine hükmetmiştir. İdarenin yaptığı istinaf başvurusu üzerine bölge idare mahkemesi, söz konusu kararı kaldırmış ve davanın kesin olarak reddine karar vermiştir.
İddialar
Başvurucu, milletvekili adayı olmak için istifa ettiği şahsa bağlı müşavir kadrosuna tekrar atanmaması nedeniyle seçilme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Somut olayda bölge idare mahkemesinin müşavirlik kadrosunun istifa sonucu iptal olduğu, bu nedenle idarece eski kadroya atama yapılmasına kanuni engel bulunduğu şeklindeki bariz takdir hatası içeren yorumu, seçilme hakkına demokratik bir toplumda gerekli olmayan bir müdahale teşkil etmiştir. Bölge idare mahkemesi bu yorumu yaparken şahsa bağlı kadronun ve seçim sebebiyle istifanın mahiyetini dikkate almadığı gibi seçilme hakkının demokratik bir toplumda taşıdığı önemi de gözardı etmiştir. Başvurucunun sırf seçilme hakkını kullanması mevcut durumunda beklemediği bir kötüleşmeye yol açmıştır. Bu kötüleşmenin gerekli olduğunun kabul edilebilmesi için idarenin ve mahkemelerin öncelikle bu durumun zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğini ortaya koymaları gerekir. Ancak nihai kararı veren bölge idare mahkemesi başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı mevcut kötüleşmenin hangi zorunlu toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğini ortaya koyamamış, iki kadro arasındaki farkın ne olduğunu da açıklamamıştır. İdare mahkemesi, başvurucunun daha önce bulunduğu daire başkanlığı ve bakanlık müşavirliği kadrolarını mühendis kadrosu ile eş değer veya kariyer olarak yakın görmemiş ve aynı zamanda mühendis kadrosunu alt derece olarak değerlendirmişken bölge idare mahkemesi bu konuda açık bir değerlendirme yapmamıştır.
Bununla birlikte eş değer veya kariyer olarak en yakın kadro ile kazanılmış hak aylık derecesine bağlı kadro bazı kadrolarda birbiriyle örtüşebilir. Ancak özellikle yönetici kadrolarında bulunan kamu görevlilerinin salt kazanılmış hak aylık derecesini korumak suretiyle atandıkları yeni kadroları, eski kadrolarına kariyer olarak yakın bir kadro gibi değerlendirilemeyecektir. Nitekim başvurucunun bakanlık müşavirliği kadrosunda iken doğrudan bakana bağlı olduğu ve fark tazminatından faydalandığı dikkate alındığında bakanlık müşavirliği kadrosu ile mühendis kadrosu birbirlerine eş değer veya kariyer olarak en yakın kadrolar değildir.
Öte yandan sadece kanunun lafzına bakıldığında kanun koyucunun "...eski görevlerine veya kazanılmış hak aylık derecelerindeki başka bir göreve dönebilirler." ifadesiyle geri dönme talebinde bulunanın hangi kadroya atanacağı konusunda idareye geniş bir takdir alanı bıraktığı düşünülebilir. Ancak idarenin bu alandaki takdir yetkisi sınırsız değildir. İdarenin bu alandaki yetkisini kullanırken seçim nedeniyle istifanın normal bir istifa olmadığını, istifa edenin aday gösterilmeme ya da seçilememe durumunda göreve geri dönme iradesinin olduğunu kabul etmesi gerekir. Dolayısıyla adaylık için istifa eden kamu görevlilerinin, kamu görevlisi statülerinin bir nevi askıda olduğunun kabulü ve geri dönme iradesini kullandıkları anda -mümkün olduğu müddetçe- eski kadrolarının sağladığı imkânlara geri dönebilmeleri gerekmektedir. Ancak hem idare hem de bölge idare mahkemesi, başvurucunun önceki kadrosunun istifa ile son bulduğu hususuna odaklanmakta, başvurucunun istifa etmeden önce daire başkanlığı özlük haklarından faydalandığı, istifa sonrasında ise özlük haklarının bir anda mühendis kadrosuna indirildiği gerçeğini gözardı etmektir. Neticede başvurucu seçilme hakkını kullanmamış olsaydı 703 sayılı KHK'nın sağladığı imkânlardan faydalanabilecekken sırf anayasal bir hakkını kullanması bu düzenlemeden faydalanamaması sonucunu doğurmuştur. Dahası başvurucu seçilme hakkını kullandığı için önceden daire başkanlığı görevinde bulunması nedeniyle 663 sayılı KHK kapsamında elde ettiği ve istifa edene kadar uzunca bir süre faydalandığı hakları da kaybetmiştir.
Seçilme hakkını kullanan bir kamu görevlisinin yeterli gerekçeler sunulmadan eski görevinin sağladığı imkânlardan faydalanamamasının seçilme hakkının kullanılmasında caydırıcı bir etki oluşturacağı açıktır. Söz konusu caydırıcı etki nedeniyle seçilme hakkına yapılan müdahalenin başvurucunun ve başvurucu ile benzer koşullarda olan kamu görevlilerinin ülkenin siyasal hayatına katılımını engelleyici bir etkisi olduğu değerlendirilmiştir. Sonuç olarak bölge idare mahkemesinin hatalı yorumu nedeniyle kanunilik şartını karşılamayan söz konusu müdahalenin ayrıca demokratik toplumda zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğinin ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulamadığı ve başvurucunun istifa öncesindeki ve sonrasındaki statüsü kıyas edildiğinde orantılı da olmadığı kanaatine varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle seçilme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.