Mahkemece Delil Kabul Edilmeyen Bulgu Disiplin Soruşturmasında Kullanılabilir mi?
Bilindiği üzere 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Cezai kovuşturma ile disiplin kovuşturmasının bir arada yürütülmesi başlıklı 131 . Maddesinde " Aynı olaydan dolayı memur hakkında ceza mahkemesinde kovuşturmaya başlanmış olması, disiplin kovuşturmasını geciktiremez. Memurun ceza kanununa göre mahküm olması veya olmaması halleri, ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olamaz." hükmü yer almaktadır.Aşağıda yayınlamış olduğumuz Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu Kararında kamera kayıtları neticesinde vatandaştan para aldığı tespit edilen memur Ceza Yargılamasında kamera kayıtlarının yeterli delil olamayacağı sebebiyle berat etmiş, ancak yine aynı kamera kayıtlarındaki görüntülere istinaden memuriyetten çıkarılmıştır. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu vermiş olduğu karar ile memuriyetten çıkarılma işlemini onaylamıştır.
T.C. D A N I Ş T A Y İdari Dava Daireleri Kurulu Esas No : 2010/1391 Karar No : 2011/273
Özeti : Ceza yargılaması sonucunda, gizli kamera çekimlerinin ceza hukuku yönünden tek başına yeterli bir delil olamayacağı gerekçesiyle verilen delil yetersizliğinden beraat hükmünün, disiplin soruşturması sonucunda aynı delile dayalı olarak disiplin cezası verilmesine engel teşkil etmeyeceği hakkında. Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : … Karşı Taraf (Davalı) : Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı
İstemin Özeti :İzmir 2. İdare Mahkemesinin 24.3.2010 günlü, E:2010/392, K:2010/378 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması, davacı tarafından istenilmektedir. Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur. Danıştay Tetkik Hakimi Burakhan Melikoğlu'nun Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile ısrar kararının onanması gerektiği düşünülmektedir. Danıştay Savcısı Gül Filiz Ercan Aslantaş'ın Düşüncesi : Danıştay Onikinci Dairesinin 26.1.2010 günlü, E:2009/5707, K:2010/258 sayılı bozma kararında belirtilen gerekçeler doğrultusunda temyiz isteminin kabulü ile temyize konu İdare Mahkemesinin ısrar kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından yürütmenin durdurulması istemi görüşülmeyerek dosya incelendi, gereği görüşüldü: Dava; Adnan Menderes Havalimanında Gümrük Muhafaza Memuru olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/E-(g) maddesi uyarınca "Devlet memurluğundan çıkarma" cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır. İzmir 2. İdare Mahkemesi 28.7.2008 günlü, E:2008/1190, K.2008/1259 sayılı kararıyla; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/E-(g) maddesine göre, memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmanın Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektirdiği, 130. maddesinin 2. fıkrasında da, memurun ceza kanununa göre mahkum olması veya olmaması hallerinin, ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olamayacağı hükmüne yer verildiği; olayda, İzmir Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğünde gümrük muhafaza memur olarak görev yapan davacının 11.5.1999 günü Arena programında yayınlanan, personelin iş sahipleri ile para alışverişi ve rüşvet olaylarına ilişkin görüntülerde yer aldığının saptanması üzerine disiplin soruşturması başlatıldığı, soruşturma sonucu düzenlenen raporda, davacı ile bir miktar para aldığı iş takipçisi tarafından, görüntülerdeki kişilerin kendileri olduğunun kabul edildiği, bu hale göre, davacının kayıt işlemleri sırasında iş takipçisi olan kişi ve başka bir şahıs tarafından çekmecesine bırakılan parayı aldığının açıkca görülmesi karşısında, davacı ile iş takipçisi ve başka bir şahıs arasındaki para alışverişinin sabit olduğu, bu fiilin davacı açısından memuriyet sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici harekette bulunmak niteliğinde olduğu sonucuna varıldığı; bu durumda, disiplin soruşturması neticesi davacının sübuta eren bu eylemi nedeniyle Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı; her ne kadar, davacı tarafından, ceza verme yetkisinin zamanaşımına uğradığı ve ağır ceza mahkemesinde yapılan yargılamada beraat ettiği iddia edilmekte ise de, yargı sürecinin uzaması ve mevzuat değişiklikleri nedeniyle geçen sürenin ceza zamanaşımına bir etkisinin bulunmadığı, diğer yandan, ceza yargılaması sonucunda davacının beraatine hükmedilen İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.12.2002 günlü, E:1999/486, K:2002/510 sayılı kararında, dosyada kaset dışında delil bulunmadığı, kasetin suçun oluşmasında ve unsurlarının gerçekleşmesinde yeterli olmadığı ve unsurları oluşmayan suçtan davacının beraatine karar verildiği, bu kararda suçun unsurlarının oluşmaması durumunun delil yetersizliğine bağlandığı, bu nedenle ceza yargılaması yönünden delil yetersizliğine bağlı olarak verilen bu hükmün, yapılan soruşturma sonucu sübuta eren memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunma eylemini ortadan kaldırmadığı, söz konusu kararda isnat edilen eylemlerin kesin olarak davacı tarafından gerçekleştirilmediği yönünde bir belirleme olmadığı, sadece davacının ceza hukuku yönünden cezalandırılabilmesi için kasetin yeterli delil olamayacağının hüküm altına alındığı; dolayısıyla anılan Ceza Mahkemesi kararının davacının disiplin cezası ile cezalandırılması açısından bağlayıcı olmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Anılan karar, temyiz incelemesi sonucunda, Danıştay Onikinci Dairesinin 7.4.2009 günlü, E:2008/6445, K:2009/1975 sayılı kararıyla onanmış, ancak, aynı Dairenin 26.1.2010 günlü, E:2009/5707, K:2010/258 sayılı kararıyla; karar düzeltme istemi kabul edildikten sonra onama kararı kaldırılarak, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E-g maddesinde, memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak fiilinin devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılacağı hükmüne yer verildiği; İzmir Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğü'nde Gümrük Muayene memuru olarak görev yapan davacının, 11.5.1999 günü Kanal D Televizyonu "Arena" programında yayınlanan görüntülerde, iş takipçisi olan bir kişinin bıraktığı parayı aldığının görülmesi üzerine açılan soruşturma sonucunda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 125/E-g maddesi hükmüne göre devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırıldığı; öte yandan, basit rüşvet almak, haksız mal edinmek suçlarından yapılan yargılama sonucunda, İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.12.2002 günlü, E:1999/486, K:2002/510 sayılı kararı ile, suçun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle beraatine karar verildiği, kararın Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 24.6.2004 günlü, E:2003/2066, K:2004/5231 sayılı kararı ile onandığı; bir kamu görevlisinin işlediği iddia edilen disiplin suçunun aynı zamanda ceza yasasına göre de suç niteliğinde olması ve ceza yargılaması sonucunda suçun unsurlarının oluşmadığı ya da suçun işlenmediğinin anlaşıldığı gerekçesiyle kişinin beraatine karar verilmesi durumunda, bu beraat kararının disiplin hukuku yönünden idari yargı yerlerince yapılacak yargılamada bağlayıcı nitelik taşıyacağı; bu durumda, davacının devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına neden olan rüşvet almak suçundan dolayı İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda suçun unsurları oluşmadığından beraatine karar verilmiş olduğundan aynı suçtan verilen disiplin cezasında hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle bozulmuş ise de; İdare Mahkemesince, bozma kararına uyulmayarak davanın reddi yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir. Davacı, İzmir 2. İdare Mahkemesinin 24.3.2010 günlü, E:2010/392, K:2010/378 sayılı ısrar kararını temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir. Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacının temyiz isteminin reddine, İzmir 2. İdare Mahkemesinin 24.3.2010 günlü, E:2010/392, K:2010/378 sayılı kararının onanmasına, kullanılmayan 28,15.-TL harcın istemi halinde davacıya iadesine, 21.4.2010 gününde esasta ve gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.