Görevi Kötüye Kullanma Suçunu Nedir

Görevi Kötüye Kullanma suçu Türk Ceza Kanununun 257. maddesinde tanımlanmıştır.İlgili madde de yer alan hüküm

" (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." şeklindedir.

Kanun maddesinde yer alan hükümlere baktığımızda öncelikle Görevi Kötüye Kullanma Suçu Kamu Görevlileri tarafından işlenebilecek bir suçtur.Yine Görevi Kötüye Kullanma Suçu kamu görevlilerinde işlenebilen bir suç olması nedeniyle 4483 sayılı suçlar kapsamında olup bu suçtan yargılanacak olan memur hakkında öncelikle Ön inceleme yapılmalı ve yapılan Ön inceleme sonucunda soruşturma izni verilmesi durumunda Kamu Görevlisi bu suçtan dolayı yargılanmalıdır.Uygulamada Görevi kötüye kullanma suçu genellikle diğer suçlarla karıştırılmaktadır.Bu nedenle görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin yapılacak olan soruşturmalarda soruşturmacılar tarafından daha doğru karar verilebilmesi açısından daha önce çeşitli zamanlarda verilen mahkeme kararlarını yazımız ekinde yayımlıyoruz.

Derslerde siyasi konuşma yapan öğretmene ceza Derslerde siyasi konuşma yapan öğretmene ceza

Görevi Kötüye Kullanma Suçu Örnek Mahkeme Kararları 

1.​ 5237 sayılı yasanın 257. Maddesinin birinci fıkrasında görevde yetkiyi kötüye kullanma suçu kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu aykırı davranış nedeniyle kişilerin mağduriyeti, kamunun zararına neden olması ya da kişilere haksız kazanç sağlaması ile oluşur. 765 sayılı yasanın 230. Maddesindeki suçun oluşumu için norma aykırı davranış yeterli iken; 5237 sayılı yasanın 257. Maddesindeki suçun oluşabilmesi için norma aykırı davranış yetmemekte; bu davranış nedeniyle, "kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlanması" gerekmektedir. 765 sayılı yasanın 230. Maddesinde tehlike suçu olarak düzenlenen bu suç, 5237 sayılı yasada zarar suçu haline getirilmiş bulunmaktadır. (Yarg. Ceza Genel Kurulu 2005/110 E., 2005/159

2.​ Ptt dağıtıcısı olan sanığın hiç yapmadığı tebligatı yapmış gibi belge düzenlemesi eylemi 765 sayılı TCK’nun 339/1-1. Maddesinde belirtilen suçu oluşturur. (6. Ceza Dairesi 2004/9182 E., 2006/3490 K.)

3.​ Yargı kararına dayanarak göreve başlatılan katılanı, yine aynı gün geçici görevle bir başka ilçede süresiz olarak görevlendirmek suretiyle, anayasa 'nın 138/son maddesi ve 2577 sayılı idari yargılama usul yasası 'nın 28/1. Maddesine aykırı olarak idare mahkemesi kararını uygulamış gibi görünüp, sonuçlarını etkisiz hale getiren sanığın eylemi, yarattığı sonuç itibariyle de katılanın mağduriyetine yol açtığından, eylem 5237 sayılı yasa'nın 257/1. Maddesindeki suçu oluşturur. Geçici görevli bulunduğu süre içerisinde katılana harcırah ödenmiş olması veya görevin önceki göreve denk olması, ekonomik kazançtan daha geniş bir anlama sahip olan "mağduriyet "i gidermeye yetmeyeceği gibi, suçun oluşumunu da engellemez. Mahkeme kararları, yasal yöntemi ile ortadan kalkmadıkça hukukun gerçeğini belgeleyen hükümler olarak uygulanması zorunlu yaptırım gücüne sahip belgelerdir. Bu yaptırım gücünün, herhangi bir saike dayanılarak ve dayanılan saikin haklılığı ileri sürülerek etkisiz hale sokulması ya da zafiyete uğratılması hukuk devletinde kabul edilemez. Ceza Genel Kurulu 2006/4-196 E., 2006/204 K.

4.​ Nezaretten çıkarılan ve vücudunda ekimozlar bulunan yakınanı gereği gibi muayene etmeden “darp ve cebir izine rastlanmadı” biçiminde rapor düzenleyen sağlık ocağında hekim olan sanığın eylemi “görevi kötüye kullanma” suçunu olurturur. 4. Ceza Dairesi 2002/6450 E., 2002/8338 K.

5.​ 5237 Sayılı Yasanın 257. maddesindeki suçun oluşabilmesi için, norma aykırı davranış yetmemekte; bu davranış nedeniyle, "kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlanması" gerekmektedir. Bu sonuçları doğurmayan norma aykırı davranışlar, suç kapsamında değerlendirilemez. Ceza Genel Kurulu 2005/4-96 E,2005/118 K.

6.​ Hatalı olarak düzenlenen mütdetnamenin ve yanlış yapılan infaz işlemlerinin görevi savsama kastı ile yapılmadığı insani yanılgı ile yanlış uygulama yapıldığı sonucuna ulaşılmıştır. 
Görevi kötüye kullanma ve görevi savsama suçları genel kastla işlenen suçlardan olup, suça konu eylemlerin bilerek yapılması, sonucunun da sanık tarafından istenmesi gerekmektedir. Sanık C.Savcısı Halil Ü.'in olayda görevi kötüye kullanma ve görevi savsama kastıyla hareket etmediği anlaşılmaktadır. 
Bu nedenle sanığın olayda suç kastının bulunmadığı sonucuna varılmış, infaz işlemlerine katılan diğer görevliler gibi insani yanılgı ile yanlış uygulama yaptığı anlaşılmıştır. Bu nedenle sanığın kendisine yüklenen görevde yetkiyi kötüye kullanma suçundan beraatine karar verilmesi gerektiği, netice ve kanaatine varılmıştır." (Ceza Genel Kurulu, 2005/4-163 E., 2006-14 K.)

7.​ Belediyenin ilgililere göndereceği tebligatları hazır​lama ve posta idaresine teslim etme konusunda doğrudan görevi bulunmayan sanık belediye başkanının, göreve yeniden başlama yazılarının, katılanlara hangi yolla tebliğ edileceğine ilişkin herhangi bir talimatı olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre suçun oluşup oluşmadığı ve sanığın hukuki durumu belirlen​melidir.(4. Ceza Dairesi, 2006/4081 E., 2008/3242 K.)

8.​ Bir memurun yasal görevini yaparken yasalara ve hukuka aykırı davranmasıyla oluşan T.C.K..nun 240. maddesine uyan görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunda, yönetimin zarara uğraması koşul değildir. (4.C.D.E: 1995/7825  K: 1996/239)

9.​ İl Milli Eğitim Müdürünün tatil günü görev gereği olmadığı halde bizzat kendisi kullanarak resmi araçla il merkezinden ilçeye gittiği, daha sonra geri dönerken bizzat kullandığı aracı duvara çarpması sonucu meydana gelen hasarı devlet bütçesindeki ödenekle tamir ettirdiği, ayrıca sanığın Halk Eğitim Merkezine yaptırdığı şahsi mobilyalarını resmi taşıtla il merkezine taşıttırdığı dosyadaki tanık ifadeleriyle tüm bilgi ve belgelerden anlaşıldığından, sanığın 1. Konuda eylemine uyan T.C.K.’nun 240., diğer konudan 237 sayılı Taşıt Kanununun 16. Maddesi uyarınca verilen kararın onanmasına (D.İ.İ.K. E:1994/25, K:1994/53)

10.​ …Maaş mutemedi olan sanık; düzenlediği maaş bordrolarında, tahakkuk ve ödenecek miktar sütunlarına aynı miktar olmak üzere gerçek miktardan daha fazla yazarak, fazla mesai ve vergi iadesi bordrolarında ödenecek miktar sütununda yaptığı artırıma uygun ve netten brüte gitmek suretiyle gelir ve damga vergisindeki artışı tahakkuk miktarına ekleyerek bordrolara göre kesilen çek karşılığı 13.319.941 lirayı bankadan tahsil edip maledindiği ve işten ayrılan bir kişiyi ek ücret ödeme bordrosuna dahil edip bu kişiye 124.000 lira ödenmesini sağlayarak toplam 13.442.941 lirayı maledindiği, bu paraların sanığın görevinin normal fonksiyonu gereği tevdi olunan veya onun muhafaza ve sorumluluğu altında bulunan paralar olmadığı anlaşıldığından, zimmete para geçirmek suçu oluşmaz. Sanığın eylemi kandırma yeteneği varsa müteselsil sahtecilik, aksi halde görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturur. (D.5.D., E:1994/246, K:1994/620)

11.​ …Sanıklar ... Lisesi Müdürü ... Müdür Yardımcıları ... ve ... ile öğretmenler ... ve ...'ların 1990-1991 öğretim yılı güz dönemi bütünleme sınavlarında komisyon üyesi olarak sınav kağıtlarını ayrı ayrı incelettikleri, ikinci incelemenin de komisyon halinde değil kağıtların ayrı ayrı incelenmesi şeklinde yapıldığı ve bir kısım öğrencilerin ilk incelemede saptanıp sınav kağıdı üzerinde yazılan geçmez notlarının ikinci incelemede hiçbir değişiklik olamadan 5 notuna çevrilerek geçer not haline getirildiği soruşturma dosyasının incelenmesinden anlaşıldığından, itirazlarının reddi ile (T.C.K.'nın 228 ve 339.maddeleri uyarınca) ...muhakemelerine ( soruşturulmalarına) ilişkin ... kararın uygulama maddesinin T.C.K.'nın 240. maddesi olarak değiştirilmek suretiyle onanmasına (D.2.D.E:1993/ 770 K:1993/159)

12.​ Ortaokulu müdürü olan  sanığın okul-aile birliği kararı gereğince okulda takviyeli İngilizce  öğrenimi yapmak üzere bir lisan laboratuarı açmak için birliğin karşılayamadığı paranın yeni açılacak sınıfta okuyacak öğrencilerden sağlanmasına teşebbüste bulunmaktan ibaret eyleminde görevi kötüye kullanma suçunun kasıt ve unsurlarının bulunmadığı gözetilmeden beraatı yerine yazılı düşüncelerle (T.C.K.’nın 228/1. Maddesiyle) mahkumiyetine karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir. (4.C.D.-24.2.1988-1241/1471).

13.​ …Okul ve camilere olması gereken uzaklık kurallarına uyulmaksızın umuma açık yerlere usulsüz olarak, kıraathane ve içkili yerler işletme izin belgesi verilmesi eylemi görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur. (D.2.D., E. 1995/1969,K. 1997/30)

14.​ Memurun topladığı para görevi gereği kendisine verilmemiş, üzerinde koruma, denetim ve sorumluluğu bulunmayan parayı kandırıcılık yeteneği olan sahte belgeler düzenleyerek mal edinmesi zimmet değil, sahtecilik suçu niceliğindedir. Düzenlenen evrakın aldatıcılık yeteneğinin bulunmaması halinde ise, eylem genel anlamda görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur.(5.C.D.-2.5.1984-973/1879)

15.​ Lisede hizmeti olduğu anlaşılan sanığın T.C.K. nun uygulanmasında memur sayılmayacağı  görevi kötüye kullanma suçundan  hükümlülüğüne karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir. (4.C.D.-7.12.1984-8155/8522)

16.​ Sanık (B) nin........ Endüstri Meslek Lisesi Mutemedi bulunduğu sırada maaş bordrolarını düzenlerken öğretmenlere ait aylık ve ek ders ücretlerini usulüne uygun olarak tahakkuk ettirdiklerinden sonra kesintiler bölümünün “gelir vergisi” sütunları toplamlarını gerçek miktarından noksan yazıp “para olarak ödenmesi gereken miktar” sütunlarını o kadar fazla göstererek yatay toplamlar arasında dengeyi sağladığı ve anılan bordroların Mal Müdürlüğünce incelenip denetlemeden verile emrine bağlanmasından yararlanarak 1980-1981 mali yıllar içerisinde değişik bordrolarla toplam........... lirayı Maliyeden haksız temellükte bulunduğu anlaşılmıştır.

Görevi nedeniyle kendisine verilen paraları saklama ile yükümlü olan bir Daire Mutemedinin zimmet suçunun oluşması için, bu paraların kendisine görevinin normal fonksiyonu gereği ödenmesi şarttır.

Dava konusu olaya da ise, sanığın para olarak ödenmesi gereken miktar sütunlarındaki tahakkuk toplamlarını fazla göstermek suretiyle sahte olarak düzenlendiği bordrolar karşılığında aldığı paraları saklama (muhafaza) gibi bir yükümlülüğü söz konusu  olamaz.

Bu durumda sanığın zincirleme yaptığı sahteciliğin aldatıcılık yeteneğinde  bulunmaması nedeniyle oluşan eylemin  T.C.K.nun 240. maddesinde tanımlanan  görevi kötüye kullanmak  niteliğinde bulunduğu  düşünülmeden adiyen zimmet suçundan hüküm konulması  bozmayı gerektirmiştir. (T.C.K.202,339,240) (5.C.D.-26.5.1982-2601/2056)

17.​ Mutemet olan sanığın  maaş bordrolarını (istihkak toplamı) ve ( para olarak verilmesi gereken miktar ) sütunlarındaki toplamları gerçek miktara nazaran fazla göstermek suretiyle düzenleyip sonuçta 180.000 lira  menfaat sağladığı anlaşılmış ve oluş mahkemece de bu şekilde kabül etmiş olmasına göre,muhasebece yapılacak basit bir kontrol ile meydana çıkacak bu sahteciliğin aldatıcılık yeteneği bulunmaması nedeniyle görevi kötüye kullanma niteliğinde olan eylemin bilirkişilerin vasfına değinen görüşlerine itibar ederek sahtecilik olarak kabûlü ile T.C.K.’nün 240. madde yerine 339/1. maddesiyle cezalandırılması,bozmayı gerektirmiştir. (5.C.D.-8.6.1987-2506/3283)

18.​ ..... Lisesi Müdürü olan sanığın savunmasının aksine temellük kasdıyla hareket ettiğini gösteren kesin ve inandırıcı bir kanıt bulunmadığı ve okul ihtiyacı için aldığı odunun nakliye ve kırdırma parasını karşılamak amacıyla miktarı fazla göstermekten ibaret eyleminin T.C.K. nun 240. maddesinde tanımlanan genel anlamda görevi kötüye kullanmak suçu niteliğinde bulunduğu gözetilmeden yazılı şekilde (T.C.K.nun 202/1. maddesiyle ) hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. (5.C.D.- 17.9.1986 – 6563 /3550)

19.​ Ticaret lisesinin mutemedi olan sanığın  öğretmenlerin aylık, yan ödeme, terfii farklarına ait bordrolarda topladığı rakamları fazla göstererek ve ilgililerin  bordroları incelememesinden ve kontrol etmemesinden yararlanarak fazladan aldığı 165.457 liraya temellük etmesinden ibaret olan eyleminin zincirleme görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturduğu nazarı itibaren zimmet olarak kabülü, bozmayı gerektirmiştir. (5.C.D.-14.2.1984-3927/505)

20.​ Mutemet olan sanığın öğretmenlere ait aylık ve ek ders ücretleri bordrosunda para olarak ödenmesi gereken miktar sütunlarındaki tahakkuk toplamlarını fazla göstermek suretiyle sahte olarak düzenlediği bordrolar karşılığında aldığı paraları saklama (Muhafaza etme) gibi bir hükümlülüğü söz konusu olamaz. Bu durumda sanığın zincirleme yaptığı  sahteciliğin aldatıcılık yeteneği bulunmaması (Bordrolar Mal Müdürlüğünce kontrol edilseydi veya gereği  gibi kontrol edilseydi sahtecilik kolaylıkla tesbit edilebileceğinden)  nedeniyle oluşan eylemi,adiyen zimmet olmayıp T.C.K.’nun 240. maddesinde  tanımlanan görevi kötüye kullanma niteliğinde de. (T.C.K.202, 203, 339, 249) (5.C.D.—26.5.1982-1601/2056)

21.​ Görevi savsama suçu ceza uygulamasında memur sayılan bir kimsenin görevini yapmaması ya da gecikerek yapması, görevde yetkiyi kötüye kullanma suçuysa memurun yasal düzenlemelerle kendisine verilen bir görevi yasaya aykırı yapmasıyla oluşur. Birincisinde etkin olmayan, ikincisinde etkin bir davranış söz konusudur. Olayımızda sanığın eylemi Yasanın kendisine verdiği görevi yapmama ya da gecikmeyle yapma biçiminde değil yasaya aykırı biçiminde gerçekleştiğinden görevde yetkiyi kötüye kullanma suçu oluşmaktadır. (4.CD. 9.3.1999, 695/1501)

22.​ Devlet memurlarının bir şahıs veya diğer bir memur hakkında, görevini yasaya aykırı şekilde kötüye kullanmak suretiyle bulunduğu keyfi işlem, eğer doğrudan doğruya kişiye yönelip kişisel bir hakkın zarara uğramasına neden olmuşsa T.C.K..nın 228. maddesinde düzenlenen suçu oluşturur. (C.G.K., E: 2001/4-86  K:2001/92

23.​ Mutemet olan sanığın öğretmenlere ait aylık ve ek ders ücreti bordrosunda para olarak ödenmesi gereken miktar, sütunlarındaki tahakkuk toplamlarını fazla göstermek suretiyle sahte olarak düzenlediği bordrolar karşılığında aldığı paraları saklama gibi bir yükümlülüğü söz konusu olamaz. Bu durumda, sanığın zincirleme yaptığı sahteciliğin aldatıcılık yeteneği bulunmaması (bordrolar Mal Müdürlüğünce kontrol edilseydi veya gereği gibi kontrol edilseydi sahtecilik kolaylıkla tespit edileceği) nedeniyle oluşan eylemi, adiyen zimmet olmayıp T.C.K.’nun 240. Maddesinde tanımlanan görevi kötüye kullanma niteliğindedir. (Yarg. 5.C.D.-26.05.1998-1601/2056)

24.​ Zimmet suçundan sanık Yaşar'ın yapılan yargılanması sonunda; eylem görevi kötüye kullanma niteliğinde görüldüğünden bu suçtan mahkumiyetine dair (Afyon Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 15.5.2001 gün ve 2000/62 Esas, 2001/81 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtayca incelenmesi katılan vekili ve sanık vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

T.C. Z ......... Bankası Afyon Şubesinde sözleşmeli memur olan sanığın tahsilat ve tediye fişi düzenleme görevi bulunmakla birlikte imzaya, para tahsil ve tediyesine yetkili olmadığı gibi bankanın paraları üzerinde muhafaza ve murakabe sorumluluğu da bulunmadığı halde, bankaya kredi kartı borcunu ödemek için gelen müşterilere tahsilat makbuzu düzenleyip verdiği ve aynı gün tahsilat fişlerini iptal ederek müşterilerden yetkisiz olarak aldığı paraları mal edindiğinin anlaşılması karşısında, fişlerin müşterilerden para tahsil edildiğini gösterecek ve iğfal kabiliyeti kazanacak biçimde düzenlenmediği, eksik imzalı veya imzasız olduğu bu nedenle sahtecilik suçunun oluşmadığı ancak noksan imzayla tahsilat fişi düzenleyip müteakiben bilgisayar ortamında iptal işlemleri yaparak kayıt dışı bıraktığı paraları almaktan ibaret eylemlerinin para yatırmak için müracaat eden müşteri adedince TCK.nun 504/3. maddesine uyan bankanın aracı olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden, yazılı biçimde müteselsil görevi kötüye kullanma suçundan hüküm-kurulması,

Kanuna aykırı, temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), 14.4.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 5. Ceza Dairesi 2002/4043 E., 2003/1970 K.

25.​ Her ne kadar Sanıklar, keşif özeti ve ihale onaylarını hazırladıklarında henüz inşaat işlerinin yapılmadığını savunmakta iseler de, tanık M…. Y… Yorulmaz'ın işlerin başlama ve bitirilme tarihlerine ilişkin anlatımı, sanık S…. Adanalı'nın teşekkür yazısının tarihi ve müfettişler tarafından soruşturmaya başlanıldığı tarihte Bakanlık hizmet binalarında devam eden inşaat bulunmadığına ilişkin tespitler ve tanıklar O…. Köksal ile H…. Tokçuoğlu'nun beyanları dikkate alındığında savunmaların gerçeği yansıtmadığı,
Bu şekilde, sanıklar C…. Çakaroğulları, Ş…. Dönmez, E…. Aslan ve Y…. Z…. Alanya'nın şifahi talimatla ihalesiz olarak önceden yaptırılan işler hakkında henüz yapılmamış işlermiş gibi keşif özetleri hazırladıkları, sanık Hasan Ak'ın da A Blok makam girişi düzenlemesi ve zemin kat tadilat işi ile ilgili ödenek talebinde bulunup, her iki iş için ihale onayı hazırladığı, yasa, tüzük ve yönetmelikleri uygulamakla yükümlü olan sanıkların bu şekilde, mevzuatın açık ve kesin hükümlerine aykırı olarak, önceden yapılan bazı onarım işleri için sonradan keşif özeti ve ihale onayları düzenleyip imzalayarak yasa ve nizamlara aykırı davranmak suretiyle memuriyet görevlerini kötüye kullandıkları, ancak suç işlemelerinde şahsi bir menfaatlerinin bulunmadığı, sanıklardan H…. Ak, C…. Çakaroğulları, Ş…. Dönmez ve E…. Arslan'ın aynı suç işleme kararı altında suçu zincirleme biçimde işledikleri, sanıkların 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun görevi kötüye kullanma suçunu düzenleyen 257. maddesi karşısında hukuki durumlarının değerlendirilmesinde ise sanıkların, ihale kurallarına uymaksızın şifahi talimatlarla yaptırılan işlere sonradan keşif özeti ve ihale onayı hazırlanması sonucu, işin ihale ile yaptırılmış olması halinde ihaleye girenlerce keşif bedeli üzerinden yapılacak eksiltmeden yoksun bırakılmak suretiyle, kamu zararına yol açıldığı şeklindeki gerekçe kamu zararının saptanamaması nedeniyle somut olayla örtüşmemekte ise de, ihale kurallarına uyulmaksızın şifahi talimatlarla yaptırılan işlerde, ihaleye girme olanağı bulunan kişiler bu olanaktan yoksun bırakılmak suretiyle, onların mağduriyetine neden olunduğundan, 5237 sayılı Yasanın 257/1. maddesinde düzenlenen suçun da unsurları itibariyla oluştuğu, ancak 765 sayılı Yasanın 240/2. maddesi uyarınca yapılan uygulamanın sanıklar lehine bulunduğu saptanmakla, görevi kötüye kullanmak suçundan verilen hükümlerin de bu değişik gerekçe ile onanmasına karar verilmelidir. Ceza Genel Kurulu 2005/11 MD-119 E., 2006/15 K.

26.ÖZET : Yargı mensupları, bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk, tutarlılık, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat koşullarına sahip olmalıdırlar.

Hakim ve savcılar kendilerine verilen görev ve tanınan yetkileri, ulusal hukuk normları ile evrensel anlamda kendilerini bağladığında kuşku bulunmayan, Bangalor Yargı Etiği İlkeleri ve Savcılar İçin Etik ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa Esasları "Budapeşte İlkeleri" kurallarına tabi olarak yerine getirmelidirler.

Hakim ve savcıların hukuka veya etik kurallarına aykırı davranışlarının, kişilerin mağduriyetine yol açması veya kamunun zararına neden olması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlaması, 5237 sayılı TCY'nin 257. maddesinde yaptırıma bağlanan görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur.(YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2007/5-83 K. 2007/244 T. 20.11.2007)

27.Özet: İki davanın yargılaması sonunda verilen hükümler temyiz edilmesine rağmen, mahkeme yazı işleri müdürü ve zabıt katibi olan temyiz isteminin mahsus deftere kaydı, temyiz formlarının düzenlenmesi, harçlarının alınması, dosyaların Yargıta’a sevki için postaya verilmesi işlemleriyle görevli sanıkların; temyiz defterinde kararlar temyiz edilmemiş gibi kayıt oluşturdukları, katılanın zaman zaman sormasına rağmen araştırma yapmayarak yaklaşık üç yıl gibi uzunca bir süre temyiz merciine göndermeyerek mağduriyetine sebep olmak suretiyle icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçunu işledikleri tüm dosya kapsamına göre sabit olduğu halde, beraat hükümleri kurulması bozmayı gerektirmiştir.( Yargıtay 5. Ceza DairesiE: 2014/925 K: 2016/2710 K.T.: 14.03.2016)

28.Özet: Yaya geçitlerine yaklaşırken hız azaltmak zorunludur. Hız azaltılması için levhayı koydurmayan Karayollarının yapım ve bakımından sorumlu kişilerin kusurlu olduğu gerekçesiyle kaza yapan kişilerden biri davacı olmuştur. Hız tahdit levhasının bulunmamasının kazaya etkisi olmadığı gibi kanunen hız azaltmanın zorunlu bulunması karşısında hem taksirle yaralama hem de görevi kötüye kullanma suçunun unsurları oluşmadığı gözetilmeyerek yazılı şekilde mahkumiyete karar verilmesi, kanuna aykırı olup, hükmün bu sebepten dolayı bozulması gerekir.(Yargıtay 12. Ceza Dairesi E: 2015/14345 K: 2015/18209 K.T.: 25.11.2015)

29.Özet: Yağma suçundan hükümlü olan kişinin intihara teşebbüsü eyleminin ardından tekli koğuşa alındığı, 03/11/2011 tarihinde duş aparatına çarşaf bağlayarak kendini asmış halde bulunduğu, yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamayarak öldüğü, hastane kayıtlarına göre şizofreni tanısı ile tedavi gördüğü, şahsın kendisine zarar verme eğiliminde olduğundan sağlık kuruluşunda tedavi edilmesi gerektiği yönünde görüş bildirildiği, tekli koğuşa alındığı sırada lavabo camını kırıp kollarını keserek kendisine zarar vermesi sonrasında hükümlünün psikolojik rahatsızlıkları nedeniyle tekli koğuşlarda kalamayacağının belirlenmesi; sanıkların hükümlünün kendisine zarar verme eğiliminde olduğunu bilmelerine rağmen gerekli güvenlik önlemlerini almadan, tek başına kendisine zarar verebilecek eşyalardan arındırılmadan tekli koğuşa almak suretiyle mevzuattaki emredici hükümlerin gereğini yerine getirmekte ihmal ve gecikme gösterdikleri ve hükümlünün intihar neden olunduğu anlaşılmakla, yüklenen suçun yasal unsurları itibariyle oluştuğu gözetilmeden yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde sanıkların beraatlerine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 5. Ceza Dairesi E: 2013/16375 K: 2016/829 K.T.: 25.01.2016)

30.Özet: Mobbing uygulamak eyleminin görevi kötüye kullanmak suçu kapsamında değerlendirilmesi gerekir.

( Danıştay 1. Dairesi E: 2013/1286 K: 2013/1035 K.T.:17.09.2013)
31.Özet: Kaçak ve ruhsatsız binaların 3194 sayılı Kanun’un 32. maddesi gereğince yıkımına karar verilmiş olmasına rağmen yıkım kararlarının gereğini yerine getirmeyerek kamunun zararına ve kişilere haksız menfaat sağlanmasına neden olduğu Olay Yeri Tespit Tutanağı, bilirkişi ve ön inceleme raporları, tanık beyanları ile tüm dosya kapsamından anlaşıldığı ve zincirleme şekilde görevi kötüye kullanma suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu gözetilmeden beraat kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir.(Yargıtay 5. Ceza Dairesi E: 2013/16537 K: 2016/2048 K.T.: 25.02.2016)
32.Özet: Özel İdare müdürü olarak görev yapan sanığın, hakkında katılan vekili tarafından yapılan icra takibinin kesinleşmesinden sonra maaşına haciz konulması için yazıların gereğini yerine getirmediği gibi maaş haczine ilişkin belgeleri göndereceğini belirten eksik ve yanıltıcı cevabi yazıyı gönderdiği, müzekkere ile anılan icra takip dosya numarası ile kesinti miktarlarını gösterir banka dekontlarının istenilmesine rağmen bu yazıya da cevap vermeyerek katılanın mağduriyetine neden olması şeklinde gerçekleşen eyleminin icrai davranışlarının da bulunması nedeniyle TCK’nın 257/1 maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden 257/2 maddesi uyarınca hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.(Yargıtay 5. Ceza Dairesi E: 2014/6749 K: 2016/6698 K.T.: 23.06.2016)

33. Özet:  Zimmet suçunun oluşabilmesi için paraların kendisine görevinin normal fonksiyonu icabı ve kanuna uygun olarak tevdiinin zorunlu olduğu, kendisine usulsüz olarak ödeme yapılmasına olanak sağlayan belgeler düzenleyerek kullanmak suretiyle çıkar sağlama eylemlerinin belgelerin aldatıcı nitelikte olması durumunda evrakta sahtekarlık ve kamu kurumuna karşı dolandırıcılık, aldatıcılığının bulunmaması durumunda da kamu·kurumuna karşı dolandırıcılık ve görevi kötüye kullanma suçlarını oluşturacağı gözetilmelidir. (Yargıtay 5. Ceza Dairesi E: 2007/5928 K: 2011/23185 K.T.: 01.11.2011)

34. Özet: Sanıkların; görev yaptıkları Belediyenin, yıkım kararı alınan binaların tamamını yıkmaya yetecek derecede personel ve ekipmana sahip olmadığını, bu nedenle yıkım işi için periyodik olarak ihaleler düzenlediklerini, ancak ihalelere katılım olmaması nedeniyle yıkım işlerini tamamlayamadıklarını savunmaları karşısında, inşaat, yıkım ve iş makineleri konularında uzman iki teknik bilirkişi ve bir emekli Sayıştay uzman denetçisinden oluşan bilirkişi heyetinden bu hususta rapor alınarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmelidir.Yargıtay 5. Ceza Dairesi E: 2014/7816 K: 2015/7751 K.T.: 03.03.2015

35.Özet: Davada, katılanın babasından kalan taşınmazların veraset ilamına göre taksiminde, sözleşmeyi hatalı olarak katılanın mağduriyetine yol açacak şekilde düzenleyen tapu sicil memurları sanıkların icrai davranışlarıyla görevi kötüye kullanma suçunun tüm yasal unsurlarını oluşturdukları gözetilmeden verilen beraat kararı yerinde bulunmayarak; bozmayı gerektirir.Yargıtay 5. Ceza Dairesi E: 2014/1100 K: 2016/3717 K.T.: 11.04.2016

36.Özet: Şikayet üzerine yapılan inceleme ve soruşturma sonunda, Dr. C.K.’nın, hastane polikliniğine muayene olmak için gelen M.G.’ye ameliyat olması gerektiğini söyleyip, ameliyattan sonra da para aldığı, M.G. ile tanık Üm.G.’nin aşamalarda değişmeyen istikrarlı ifadeleriyle kanıtlanmış ise de, bu paranın verilmesi konusunda ameliyat öncesi sanıktan gelen ve icbara dönüşen bir teklifin bulunmadığı gibi sanıkla M.G. arasında yapılmış bulunan bir rüşvet anlaşmasının varlığı da ispatlanamadığından, olayımızda irtikap ve rüşvet suçlarının oluşmadığını kabul etmek gerekmiştir. Bununla birlikte, görevi nedeniyle M.G.’yi ücretsiz olarak ameliyat etmek zorunda olan sanığın, hiç para almaması gerekirken, müştekiden para almış olduğunun kesinlik kazanması nedeniyle; gerek suç tarihinde geçerli mevzuata göre 765 sayılı TCK’nın 240. maddesi gerekse sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı yasanın 257. maddesinde tanımını bulan “görevde yetkiyi kötüye kullanma” suçunun unsurları oluşmuştur.YARGITAY Ceza Genel Kurulu E: 2007/5-174 K: 2007/213 K.T.: 30.10.2007

37. Özet :“Kaymakamlık yazı işleri müdürü olan sanığın ve geçici köy korucu maaşlarının fazla verilen miktarların geri alınmasında görevli olmaması nedeniyle, oğlu askerdeyken onun adına yanlışlıkla yatırılan maaşları alan yakınan bu parayı sanığa maliyeye yatırması için geri vermesine karşın, sanığın gereğini yapmamaktan ibaret eyleminin zarar görenin yakınmasına bağlı güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı biçimde hüküm kurulması, yasaya aykırıdır.” Yarg. 4. CD. 04.07.2007, 2431/6402

38.Özet:“Sanık tarafından “adres yetersiz alıcı tanınmıyor” açıklamasıyla iade edilen tebligatta, cadde ve işhanı isminin bulunması ve aynı adrese daha önce de tebligatların yapılmış olması karşısında; görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunun oluştuğu gözetilmeden yerinde görülmeyen gerekçe ile beraat kararı verilmesi, Yarg. 4. CD, 31.03.2010, 2008-9137/2010-5

39.Özet“Noter olan sanığın katılan Tahsin Tarık Üregül’ün kardeşi Turgut Üregil’e verdiği vekâletnamede gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yetkisi bulunmadığı halde, bu ilk vekâletnamede bulunan her türlü sözleşme yapma yetkisine dayanarak avukat Engin Ömer Oğuz’a Borçlar Kanunu 388/3. maddesine aykırı olarak; ön satım sözleşmesi yapma yetkisi vererek, sözkonusu taşınmazın, satış vaadi sözleşmesiyle satılmasına yol açılması eyleminin kamu zararı, haksız çıkar sağlama üç mağduriyet öğelerinin oluşması koşuluyla görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunu oluşturacağı gözetilmeden, yetersiz gerekçe ile beraat kararı verilmesi,” Yarg. 4. CD, 07.04.2010, 2008-10504/2010-6305.

40.Özet “Belediye Başkanı olan sanığın, icra memurluğunun maaşından kesinti yapılması yolundaki buyruğunu yerine getirmemekten ibaret olan pasif nitelikteki eyleminin TCY.nın 257/2. madde ve fıkrasında öngörülen görevi savsama niteliğinde olduğu gözetilmeden görevde yetkiyi kötüye kullanma suçundan hükümlülük kararı verilmesi,” Yarg. 4. CD, 07.05.2010, 2008-12807/2010-9306

41. Özet“Belediye Fen İşleri Müdürü olan sanığın ........ Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.10.2004 tarihli yazısı ve üç adet tekit yazısına, ilgili bilgi ve belgeleri göndermeyerek cevap vermeme eylemi ile görevin gereklerine aykırı davrandığı gözetilmeden TCY. nın 257. maddesinde öngörülen “kamu zararı, kişilerin mağduriyeti ve haksız kazanç sağlama” öğelerinin gerçekleşmesi koşuluyla hükümlülük kararı verilmesi yerine yerinde olmayan gerekçeyle beraate hükmolunması”, Yarg. 4. CD, 08.02.2011, 2008-21882/2011-1223

42. Özet“Tanıklar H. ve N.’nin beyanlarının katılan-mağdurenin aşamalarda özü değişmeyen anlatımlarını doğrulaması ve tüm dosya kapsamı karşısında, sanığın yapması gereken ameliyatı yaptıktan sonra görevinin gereklerine aykırı olarak mağdureden para almak şeklinde sübut bulan eyleminin tüm unsurlarıyla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu sabit olduğu halde bu suçtan cezalandırılması yerine yazılı gerekçelerle beraetine karar verilmesi,” Yarg. 5. CD, 03.05.2011, 2008-6181/2011

43. T.C. YARGITAY Ceza Genel Kurulu Esas : 2005/4-96 Karar : 2005/118 Tarih : 18.10.2005


ÖZET : 5237 Sayılı Yasanın 257. maddesindeki suçun oluşabilmesi için, norma aykırı davranış yetmemekte; bu davranış nedeniyle, "kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlanması" gerekmektedir. Bu sonuçları doğurmayan norma aykırı davranışlar, suç kapsamında değerlendirilemez.

Mevzuata aykırı karar, işlem, eylem ve ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması şeklinde tanımlanabilecek kamu zararı, her somut olayda hakim tarafından, iş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek bir fiyatla alınıp alınmadığı veya aynı şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, somut olayın kendine özgü özellikleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu belirlemede; uğranılan kamu zararının miktarının kesin bir biçimde saptanması anlamında olmayıp, miktarı saptanmasa dahi, işin veya hizmetin niteliği nazara alınarak, rayiç bedelden daha yüksek bir bedelle alım veya yapımın gerçekleştirildiğinin anlaşılması halinde de kamu zararının varlığı kabul edilmelidir.

Editör: TE Bilisim