Zimmet Suçu Nedir , zimmet suçu emsal yargı mahkeme kararları 

Zimmet Suçu Nedir    Zimmet Suçu Örnek Mahkeme Kararları, zimmet suçu ile alakalı daha önceki yıllarda verilmiş örnek yargıtay kararları , zimmet suçu işleyen memur hakkında verilecek olan cezalar nedir, TCK 247 Zimmet suçu emsal kararlar

Zimmet suçu Türk Ceza kanununun 247-249 maddeleri arasına anlatılmıştır.Zimmet suçunun faili kamu görevlisi olanlardır.Zimmet suçunun oluşabilmesi için öncelikli unsur memurun görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimi altında olan malı kamu görevlisinin kendisinin veya başkasının zimmetine geçirmesinde ortaya çıkmaktadır.Konunun daha iyi anlaşılması için basit bir örnek vermek gerekirse veznedarlık görevini yürüten bir memur tahsil etmiş olduğu paraları korumak zorundadır.Veznedarın korumakla yükümlü olduğu paraları kendi hesabına geçirmesi olayında zimmet suçu oluşabilmekte, ancak aynı paraları veznedarlık görevi olmayan ve bu paraları koruma yükümlülüğü bulunmayan memur tarafından kendi hesabına geçirilmesi durumunda zimmet suçu oluşmamaktadır.Zimmet suçunun daha iyi anlaşılabilmesi için daha önce çeşitli zamanlarda verilen mahkeme kararlarını yazımız ekinde yayımlıyoruz.

ZİMMET İLE İLGİLİ YARGI KARARLARI

1-​ Maaş mutemedi olan sanık; düzenlediği maaş bordrolarında, tahakkuk ve ödenecek miktar sütunlarına aynı miktar olmak üzere gerçek miktardan daha fazla yazarak, fazla mesai ve vergi iadesi bordrolarında ödenecek miktar sütununda yaptığı artırıma uygun ve netten brüte gitmek suretiyle gelir ve damga vergisindeki artışı tahakkuk miktarına ekleyerek bordrolara göre kesilen çek karşılığı 13.319.941 lirayı bankadan tahsil edip maledindiği ve işten ayrılan bir kişiyi ek ücret ödeme bordrosuna dahil edip bu kişiye 124.000 lira ödenmesini sağlayarak toplam 13.442.941 lirayı maledindiği, bu paraların sanığın görevinin normal fonksiyonu gereği tevdi olunan veya onun muhafaza ve sorumluluğu altında bulunan paralar olmadığı anlaşıldığından, Zimmete para geçirmek suçu oluşmaz. Sanığın eylemi kandırma yeteneği varsa müteselsil sahtecilik, aksi halde görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturur. Daire:5 Tarih:22.02.1994 Esas No:1994/246 Kaynak:YKD. ARALIK 1994 Karar No:1994/620

2-​ Sanığın, belediye mezbaha müdürlüğünde tahsildarlık görevi yaptığı sırada, tahsil ettiği bir kısım paraları 1 yıl 9 ay gibi gecikmeyle vezneye kendiliğinden yatırdığı, bu suretle paranın nemasından faydalandığı anlaşılmakla, faydalandığı nema miktarı bilirkişiye tesbit ettirildikten sonra kullanmak Zimmeti suçundan mahkumiyetine karar verilmelidir. Daire:5 Tarih:04.05.1994 Esas No:1994/1244 Karar No:1994/1542ÖZET: Somut olayda dosya kapsamından, banka içi kayıtlara göre yapılan araştırma üzerine olayın açığa çıktığı anlaşılmış olup, eylemin banka dışı araştırmayı gerektirmeyecek nitelikte iç denetimle ortaya çıkabilecek şekilde basit zimmet suçunu oluşturduğu sabittir.Sanığın müdürlüğünü yaptığı bankanın özelleştirme kapsamına alındığı ve suç tarihinden önce özelleştirilmiş olduğu da gözetilerek, sanık hakkında suç tarihinde yürürlükte bulunan 4389 sayılı kanunun 22/3. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmelidir.(7. CD. 2005/13561 E.,2006/10771K.)

3-​  Zimmet suçundan yargılanan kooperatif yöneticisi olan sanıkların adı geçen şirkete yaptıkları ödemeler ile ilgili olarak, mahkemece şirket yetkilisi çağrılarak firma kayıtlarına göre sunulan senet ve faturaların firmaları tarafından düzenlenip düzenlenmediği, firmalarına ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise bu ödemenin hangi belge karşılığında ve hangi tarihte yapıldığı konularında bilgisine başvurulmalıdır Elde edilecek bilgilere göre, harcamanın geçerli bir belgeye dayanması halinde zimmet suçunun oluşmayacağı eğer ödeme geçerli harcama belgesi karşılığı yapılmamışsa, yapılan harcamalar ile gelir ve giderler, maliyetler incelenerek zimmet bulunup bulunmadığı konusunda ayrıntılı rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekir. . (5.CD,2004/10025E.,2005/2559K.)

4-​ Ambar şefi olan sanığın koruma ve sorumluluğu altındaki 20 torba toz şekeri işçilere talimat vererek 3. şahsa ait kamyona yükletip, tanıdık bir yere bırakmasını istediği, faturasız kamyona yüklenen şekerin tartıya girmeden çıkış kapısına yöneldiğini gören tanığın ikazı ile olayı öğrenen istif tanzim ustası tanığın durumu fabrika yönetimine bildirmesi üzerine şekerin indirildiği marketten teslim alınarak fabrikaya getirilmesi şeklindeki eylemde, olayın zimmete teşebbüs olarak değerlendirilmesi gerekir.(5.CD, 2004/354 E.,2005/1146K.)

5-​ İlçe tarım müdürü sanığın suni tohumlama faaliyetleri nedeniyle ilgililerden tahsil edilen paraları İl Tarım Müdürlüğü döner sermaye işletmesi yerine İlçe Tarım Müdürlüğünü Güçlendirme Derneğine yatırması eylemi zimmet değil, müteselsilen görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur. (5.CD., 2002/5155 E, 2003/7404 K.)

6-​  Sanığın; bankadaki hastaneye ait paradan çektiği 167.500. lirayı 57 gün, 100.000.000 lirayı 27 gün süreyle üzerinde tuttuğu, soruşturma başlamadan kendiliğinden iade ettiği anlaşılmasına göre eylemi, kullanma Zimmeti olup, paraların sözkonusu süreler içindeki neması belirlenip buna göre uygulama yapılmalıdır. Eylem, aynı kasıt altında kısa aralarla iki değişik zamanda vuku bulduğundan, TCK.nun 80. maddesi ile ceza artırılmalıdır. Daire:5 Tarih:30.06.1994 Esas No:1994/1880 Karar No:1994/2242 Kaynak:YKD. EYLÜL 1995

İşlendiği zaman yürürlükte olmayan bir hükme dayanarak disiplin cezası verilemez İşlendiği zaman yürürlükte olmayan bir hükme dayanarak disiplin cezası verilemez

7-​ Gişe sorumlusu sanığın, müştekiye ödendiğinden fazla miktarda tediye fişi düzenleyip imzalatarak, aradaki farkı almak; bazı müşterilerin mevduat hesaplarına yatırdıkları parayı şube kayıtlarına yansıtmayarak mal edinmek biçimindeki Zimmet suçunun nitelikli olduğunun kabulü yerine, kayıtların incelenmesiyle ne suretle ortaya çıkabileceği açıklanmadan adiyen Zimmet suçundan hüküm kurulması, 2- Suç, kamu bankası aleyhine işlendiği halde sanık hakkında TCK.nun 202/son maddesinin uygulanmaması, 3- Ödemede bulunduklarına dair belge ibraz eden sanık vekilinin bu savunması araştırılıp sonucuna göre ödettirilmesi gereken miktarın saptanmaması, yasaya aykırıdır. Daire:5 Tarih:02.02.1995 Esas No:1994/3656 Karar No:1995/277 Kaynak:YKD. MAYIS 1996

8-​ 2860 sayılı Yardım Toplama Kanununun 28. maddesinin "Yardım toplama faaliyetinden elde edilen mal ve paralar devlet malı sayılır. Bunlara karşı suç işleyenler devlet memuru gibi cezalandırılır" hükmü karşısında, suça konu paranın kişisel yada siyasal çıkar sağlamak için sarf ve istihlak edilmesi halinde, TCK.nun 202 ve sonraki maddelerinde düzenlenen Zimmet suçunun oluşacağı, buna göre yargılama yapmak ve delilleri taktir etme görevinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait bulunduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekir. Daire:11 Tarih:13.05.1996 Esas No:1996/563 Karar No:1996/562 Kaynak:YKD. MAYIS 1996

9-​ SSK Genel Müdürlüğüne bağlı matbaada kağıt ambarında teknisyen yardımcısı olarak görevli bulunan sanığın, tutanakla kağıt ambarının sayımı da yapılmak suretiyle fiilen ambar sorumlusu olarak görevlendirildiği ve bu görevi yapmasına yasa! bir engel bulunmadığı anlaşılan sanığın sorumluluğunda bulunan ambardan muhtelif tarihlerde bir miktar kağıdı satıp bedelini temellük etmekten ibaret eylemi zimmet suçunu oluşturur.(5.CD, 2002/4513 E., 2003/3273K.)

10-​ Tahsil ettiği posta çek havalesi bedellerinin bir kısmını kayıt harici bırakmak suretiyle zimmetine geçiren sanığın eylemi, daire dışı gönderilen havale alıcılarının müracaatı üzerine ortaya çıkmış olması karşısında; nitelikli zimmet suçunu oluşturur. Kabule göre de; sanığa verilen ağır para cezasının gerçek içtima koşulları uyarınca zimmete geçirilen paranın toplamı üzerinden hesaplanarak tayin olunmasına rağmen ayrıca teselsüle ilişkin TCK.nun 80. maddesi uyarınca da artırılması kanuna aykırıdır. (5.CD.E: 2002/1364, K: 2002/8111)

11-​ İdarenin, bankadaki emanet hesabından çektiği paranın bir kısmını 74 gün; diğerini 84 gün üzerinde tutup, bu paraları belirli süre kullandıktan sonra kendiliğinden kasaya dahil eden, denetimde bulunan açığı da aynı kasıt altında kullanmak üzere yedinde alıkoyup, denetim sırasında ödeyen icra müdürü sanığın eyleminin, "kullanma Zimmeti" niteliğinde kaldığının kabulü ve sağladığı yararın saptanması, sonucuna göre hüküm kurulması gerekir. Daire:5 Tarih:21.03.1995 Esas No:1995/29 Karar No:1995/752 Kaynak:YKD. EYLÜL 1996

12-​ Tahsil edilip kendisine verilen telefon paralarını, belli süreler yanında alıkoyarak yararlanmak suretiyle "kullanma Zimmeti" suçu işleyen sanığın, bu paraları kullanarak sağladığı yararın bilirkişi aracılığıyla saptanması, sonucuna göre uygulama yapılması gerekir. Daire:5 Tarih:20.04.1995 Esas No:1995/285 Karar No:1995/1235 Kaynak:YKD. EKİM 1996

13-​ Posta çeki havaleleri ile para tahsiline yetkili olup, tahsil ettiği paraları ilgili defterine kaydetmeyen ve yerine göndermeyerek maledinen sanığın eylemi, müteselsil Zimmet suçunu oluşturur Daire:5 Tarih:23.05.1995 Esas No:1995/931 Karar No:1995/1486 Kaynak:YKD. EKİM 1996

14-​ Zimmetine geçirdiği paraların tamamını, iddianamenin hakim tarafından havalesinin yapıldığı tarihten önce ödeyen sanığın cezasından, TCK.nun 202/3. maddesine göre yarı oran yerine, iddianamenin düzenlenme günü ve faizin ödenmemesi gözönüne alınarak sanık aleyhine 1/3 oranında indirim yapılarak fazla ceza tayini, 2- TCK.nun 219. maddesinin uygulanmasına karşın ayrıca TCK.nun 31. maddesinin de uygulanmasına karar verilmesi yasaya aykırıdır. Daire:5 Tarih:23.05.1995 Esas No:1995/872 Karar No:1995/1509 Kaynak:YKD. KASIM 1996

15-​ Zimmet suçundan dolayı para cezasına çevrilmiş olan 1 yıl ağır hapis cezası ve müebbeden memuriyetten mahrumiyet cezası ile cezalandırılması nedeniyle görevine son verilen davacının, memnu hakların iadesine karar alınması sebebiyle göreve dönme isteğinin reddedilmesinde mevzuata aykırılık bulunmadığı hk. (Danıştay 12.Daire  Esas No:1995/10658 Karar No:1997/2148 )

16-​ …Sanığın; bankadaki hastaneye ait paradan çektiği 167.500. lirayı 57 gün, 100.000.000 lirayı 27 gün süreyle üzerinde tuttuğu, soruşturma başlamadan kendiliğinden iade ettiği anlaşılmasına göre eylemi, kullanma Zimmeti olup, paraların sözkonusu süreler içindeki neması belirlenip buna göre uygulama yapılmalıdır. Eylem, aynı kasıt altında kısa aralarla iki değişik zamanda vuku bulduğundan, T.C.K..nun 80. maddesi ile ceza artırılmalıdır. (D.5.D., E:1994/1880 K:1994/2242)

17-​ Sanık veznedarın görevi gereği olarak kendisine bırakılan paraların korumakla hükümlü olmasına göre,bu paraların bir bölümünü değişik zamanlarda sahte belgeler düzenleyerek zimmetine geçirmesi, ihtilasen zimmet suçunu oluşturur. Eylem evrakta sahtecilik olmaz.(T.C.K.203,339) (C.G.K.-206.1977-5-211/273)

18-​ Paranın, kasadan iade niyetiyle alınması da zimmet suçuna teşkil eder. Temellük etmek niyetiyle hareket şart değildir. (C.U.M-15.10.1945-50/49)

19-​ …Sanık E. T.'in denetim görevini ihmal ederek zimmetin meydana gelmesini ve artmasını mümkün kıldığı, sanığın beyanları ve dosya içeriğinden anlaşılmasına rağmen T.C.Y.'nın değişik 203 maddesiyle mahkûmiyeti yerine yazılı ve yerinde olmayan gerekçelerle beraat kararı verilmesi, (5. CD. 6.5.1992, 743/1442)

20-​ Affa uğramış bile olsa zimmet suçundan mahkum olanların göreve alınamayacakları. (D.5.D., E.1975/9769, K.1978/1537)

21-​  …Zimmet suçundan iddianame ile dava açılmış ve son soruşturma safhasına geçil​miştir. Yargılamaya başlanmakla Memurin Muhakemat Yasası amacını ve uygulama alanını yitirmiştir. İdare Kurulunu suç niteliğini kabule zorlar biçimde görevsizlik kararı verilerek, söz konusu Kuruldan eylemin sahtecilik suçunu oluşturduğuna dair yeni bir karar verilmesi istenemez. Belediye başkanı, mutemet ve muhasip olan sanıkların, harcamaya ilişkin herhangi bir belge eklemeden düzenledikleri verile emirleri ile aldıkları paraları temellük ettikleri iddia​sıyla yapılan soruşturmada, il idare kurulu eylemin zimmet suçunu oluşturduğu gerekçe​siyle görevsizlik kararı vermiştir. C. Başsavcılığınca da eylem ihtilasen zimmet olarak nite​lendirilmiş ve sanıkların TCY'nin 203, 219/son maddeleri gereğince cezalandırılmaları için 6.1.1991 tarihli iddianame ile dava açılmıştır. Yerel Mahkeme yaptığı yargılama sonunda, eylemin sahtecilik suçunu oluşturduğunu benimseyerek, lüzumu muhakeme kararı verilmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı vermiş, bu suretle iki merci arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuştur.Memurların görevlerinden doğan veya görevlerinin yerine getirilmesi sırasında işlenen suçlardan dolayı yapılacak soruşturma kural olarak Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanunu Muvakkat hükümlerine tabidir.Ancak, 1609 Sayılı Yasanın 1. maddesinde sayılan suçlardan sanık olanlar hakkında Memurin Muhakematı Kanunu uygulanmayacaktır. Bu Yasaya göre, bakan veya vali izni alınarak C. Savcısı taralından iddianame ile dava açılacaktır. 1609 sayılı Yasanın yürürlükte bulunduğu süreçte yetkili makamdan izin alınarak, yasada yazılı suçlardan açılan davada, eylemin görevi kötüye kullanma veya sahtecilik suçlarını oluşturduğunun anlaşılması ha​linde, İdare Kurulu kararı gerekmeksizin ek savunma hakkı verilerek davanın sonuçlandırılabileceği Yargıtay Ceza Genci Kurulu ve Özel Daire kararları ile kabul edilmiştir.4.5.1990 günü yürürlüğe giren 3628 sayılı Yasanın 23. maddesi ile 1609 sayılı Yasa yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak, Yasanın 17. maddesinde 1609 sayılı Yasaya benzer bi​çimde "irtikap, rüşvet, ihtilas ve zimmet ve maddede sayılan diğer suçlardan sanık olanlar hakkında" Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanunu Muvakkat hükümlerinin uygu​lanmayacağı kabul edilmiş, ayrıca bakan veya vali izni alınmasına da gerek görülmemiştir. Böylece C. Savcılarının soruşturma yapma yetkileri daha da genişletilmiştir. Suç vasfının değişmesi halinde İdare Kurulu kararı gerekmediğine ilişkin yargı kararları, 3628 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra da geçerliliğini korumaktadır.Öte yandan Ceza davasının konusu, iddianamede belirtilen maddi vakıalarla sınırlı​dır. Mahkeme iddianamede yazılı hukuki tavsifle bağlı olmayıp, değişen suç vasfına göre ek savunma hakkı tanımak suretiyle hüküm kurabileceğinden, görevsizlik kararı ile dosyayı İdare Kuruluna göndermesi gereksizdir.Memurin Muhakemat Yasasının amacı, gereksiz yere dava açılmasını önlemek, kamu hizmetinin aksamadan yürütülmesini sağlamaktır. Olayda İdare Kurulu eylemin zimmet suçunu oluşturduğunu kabul etmiştir. İddianame ile dava açılmış ve son soruşturma safha​sına geçilmiş, yargılama yapılmıştır. Artık hazırlık soruşturmasına geri dönülmesi ve yeni​den kovuşturmaya başlanması, Yasanın amacı ile bağdaşmamaktadır. Yargılamaya başlan​makla, Memurin Muhakemat Yasası amacını ve uygulama alanını yitirmiştir.Ayrıca "İdare Kurulunu suç niteliğini kabule zorlar" biçiminde görevsizlik kararı ve​rilemez. İl İdare Kurulu, yaptığı tahkikat sonunda görüşünü belirlemiş ve sanıkların ey​lemlerinin zimmet suçunu oluşturduğunu kabul etmiştir. Bu kabulün aksine, eylemin sahtecilik suçunu oluşturduğuna dair yeni bir karar vermesi istenemeyeceğinden Ağır Ceza Mahkemesi görevsizlik kararı kaldırılmalıdır (YCGK., 02.04.1992 T., 127/145).

22-​ …Gökçeada Tarım Kredi Kooperatifinin önce muhasebecisi sonra da müdür vekili olarak görev yapan sanık Özcan Akbıyık'ın, 1989 yılından 1993 yılına kadar belirli zaman aralıklarında yaptığı değişik işlemler nedeniyle, kooperatif paralarını mal edinip zimmetine geçirdiği ve ayrıca kooperatif ortakları adına sahte borç senedi düzenleyerek üye ortakları borçlandırıp, kooperatif kasasından bu paraları çekerek mal edinip nitelikli zimmet suçunu işlediği ve kooperatifi toplam 51.246.666 lira zarara uğrattığı, mal edindiği bu parayı soruşturma sırasında ödediği sabit görülerek, eylemleri kül halinde ihtilasen (nitelikli) zimmet suçunu oluşturduğu kabul edilip, T.C.K..nun 202/2-3, 80, 59/2. 219/son maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluş ve sübutta bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Çözülmesi gereken sorun T.C.K..nun 202. maddesinde öngörülen ağır para cezalarının hesabında zimmete geçirilen miktar esas alındığına göre temel ağır para cezasının; adiyen ve ihtilasen mal edinilen zimmet miktarlarını ayrı ayrı belirleyip, kendi içlerinde 1. fıkraya göre l misli, 2. fıkraya göre 3 misli.artırıma tabi tutulduktan sonra buluna​cak miktarların toplanması suretiyle mi, yoksa suçun müteselsilen işlenmesi nedeniyle(adiyen ve nitelikli ayrımı yapılmaksızın) toplam zimmet miktarının 2. fıkraya göre üç misli artırıma tabi tutul​ması suretiyle mi hesaplanması gerektiğine ilişkindir.Uyuşmazlık konusunun çözümüne geçmeden önce basit ve nitelikli zimmet suçlarının kanun​daki yeri ile TCY. da bu suçlar için öngörülen ağır para cezasının niteliği ve müteselsil (zincirleme) suç kavramları üzerinde kısaca durmak gerekir.Adiyen ve îhtilasen zimmet suçları T.C.K..nun "Devlet İdaresi Aleyhine İşlenen Cürümler" başlığını taşıyan üçüncü Babın birinci faslında, 202 ve 203. maddelerde düzenlenmişken 3679 sayılı yasa ile yapılan değişiklikle, İhtilasen zimmet suçu 203. maddeden çıkarılıp 202. maddenin 2. fıkra​sında, öncekine nispeten kısaltılmış ibarelerle "nitelikli zimmet" adı ile yeniden düzenlenmiştir.Öğreti ve uygulamada kabul edildiği gibi, ihtilasen zimmet suçu, basit zimmetten ayrı bir suç olmayıp, zimmetin "nitelikli" halidir. Suçun faili olan memurun, zimmet yoluyla mal edinme eylemi​ni, dairesini "aldatacak" ve fiilin açığa çıkmamasını sağlayacak "her türlü hileli faaliyette bulunmak suretiyle " işlenmesi halinde mal edinme suçu nitelikli zimmet biçiminde oluşmakta ve uygulanacak yaptırım ağırlaşmaktadır. Bu bağlamda özgürlüğü kısıtlayıcı cezaların farklı olması yanında, basit zimmet suçunda meydana gelen zararın "bir misli" kadar ağır para cezası verilmesi öngörülmüşken, bu oran, nitelikli zimmet suçu için " üç misli" olarak kabul edilmiştir.Para cezası, bir hukuk normunu ihlal eden kişinin yasa hükümlerine göre Devlete veya yasada belirlenen bir yere ödemek zorunda olduğu belirli bir miktar paradır. Para cezaları türlerine göre; maktu-nisbi, kamu-tazminat kabilinden olmak üzere ayırımlara tabi tutulmaktadır.Yasa bazı hallerde, para cezalarının aşağı ve yukarı sınırlarını belirlemiştir ki, bu tür para cezaları "maktu "dur.Eğer yasa, para cezasının belirli bir oran dairesinde ve olayın niteliğine göre artmasını amaçlıyorsa; bu tür cezalara da "nisbi" para cezası denilmektedir. T.C.K..nun 202. maddesinin bir ve ikinci fıkralarında yer alan para cezalan da bu tanıma göre, nisbi nitelikte para cezasıdır.Nisbi para cezaları genelde ve nitelikleri itibariyle tazminat kabilinden değil, amme para cezalarından bulunmaktadır. Nisbi para cezalarının, olayların niteliğine göre belirli bir oran dahilinde artması özellikleri nedeniyle, maktu para cezalarını suç tarihlerine göre misil artırımına tabi tutan 5435 sayılı Yasa ve bu yasayı yürürlükten kaldıran 3506 sayılı Yasada, misil arttırılmasına tabi tutul​madıkları gerek öğretide ve gerekse Yargılayın kararlılık gösteren içtihatlarında kabul edilmektedir. (CGK. 20.11.1989 gün ve 287-356 sayılı kararı)

23-​ Zimmet suçunun teşekkül edebilmesi için eşyanın vazife dolayısıyla failin tahsil ettiği veya idare ve muhafazası altında bulundurduğu eşyadan bulunması zorunlu bir şarttır. Başkalarına zuhul ve hatası eseri olarak tevdi edilen parada zimmet suçu bahsi konu olamaz. (5.C.D.-7.5.1948.-1197/1378),

24-​ Makbuz asıl ve suretleri arasına karbon kağıdı koymamak  ve sonradan doldurmak suretiyle sanığın zimmetine para geçirmesi fiilinin kendi kayıtlarıyla tesbitine imkan bulunmadığı bilirkişi raporundan anlaşılmış olmasına göre ihtilas mahiyetinde bulunan fiili zimmet olarak kabul ve tavsifi ve fiilin teselsülü sebebiyle 80 nci maddenin uygulanmaması , aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi sayılmamıştır. (5.C.D.-27.12.1962-5408/5352)

25-​ Vazifeden kendisine tevdi edilen paraları muhafaza ile mükellef olan mutemedin  zimmetine para geçirmesi suçunun oluşması için,  bu paraların kendisine vazifesinin  normal fonksiyonu  icabı gerçek belgelerle ödenmesi şarttır.(5.C.D. 2.4.1980, E. 3929, K.1115)

26-​ ……. Öğretmenevi otel bölümünde görevli memur olan sanığın, fatura karşılığı sağlanan gelirleri bilgisayara ve günlük kasa defterine işlemeyerek zimmetine geçirdiği iddiasıyla yapılan yar​gılamada Ağır Ceza Mahkemesi ile Memurin Muhakematı Komisyonu arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuştur. Memurların görevlerinden doğan veya görevleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı yapılacak soruşturma, kural olarak Memurin Muhakemati Hakkındaki Kanunu Muvakkat hükümlerine göre yapılacaktır. Ancak, yürürlükte bulunduğu süre içerisinde, 1609 sayılı Yasanın    1. maddesinde sayılan suçlarda Memurin Muhakematı Yasası uygulanmadığından, vali veya bakanlık izni alınarak Cumhu​riyet Savcısı tarafından iddianame ile açılan davada, eylemin görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunu oluşturduğunun anlaşılması halinde İdare Kurulu kararı gerekmeksizin ek savunma hakkı tanınarak davanın sonuçlandırılması gerektiği süreklilik gösteren yargısal kararlarla kabul edilmiştir. 1609 sayılı Yasayı yürürlükten kaldıran 3628 sayılı Yasanın 17. maddesinde 1609 sayılı Yasaya benzer biçimde, "zimmet, rüşvet, irtikap ve maddede yazılı diğer suçlardan sanık olanlar hakkın​da Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanunu Muvakkat hükümlerinin uygulanamayacağı" kabul edilmiştir. Ayrıca izin alınmasına da gerek görülmemiş, böylece Cumhuriyet Savcılarının soruşturma yapma yetkileri daha da genişletilmiştir. Suç vasfının değişmesi halinde İdare Kurulu kararı gerekme​diğine ilişkin yargı kararları, 3628 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra da geçerliliğini sür​dürmektedir. Diğer bir anlatımla, 3628 sayılı Yasanın 17. maddesinde yazılı suçlar nedeniyle genel hükümlere göre açılan davada, suç niteliğinin değişmesi halinde İdare kurulundan yargılamanın ge​rekliliği kararı alınmasına gerek bulunmamaktadır.Öte yandan CMUY.'nın 150 ve 257. maddeleri uyarınca ceza davasının konusu, iddianamede yazılan vakıalarla sınırlıdır. Mahkeme, iddianamede yazılı hukuki tavsifle bağlı değildir.Kaldı ki, Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanunun amacı, memur hakkında yersiz ve gereksiz dava açılmasını önlemek, kamu görevinin aksamadan yürütülmesini sağlamaktır. Somut olay​da, zimmet suçundan iddianame ile dava açılmıştır. Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanun hü​kümlerinin yukarıda değinilen amacı ile ceza yargılamasının süreklilik ve kesintisizlik ilkeleri de nazara alındığında yargılamaya devam olunarak hüküm kurulmasında zorunluluk bulunmaktadır. Ayrıca, İdare Kurulunu suç niteliğini kabule zorlar biçimde görevsizlik kararı verilmesi, Yargılama Yasası ile de bağdaşmamaktadır.Bu nedenle yargılamaya devam olunarak değişen suç vasfına göre, sanığa ek savunma hakkı tanımak suretiyle hüküm kurulabileceğinden Ağır Ceza Mahkemesi görevsizlik kararı kaldırılmalıdır. Kurul üyelerinden "……. Benli, …….. Kanadoğlu ve …….Cevheroğlu "……. Öğretmenevinde görevli memur olan sanık ……. Toker'in 3628 sayılı Yasaya aykırı eylemde bulun​duğundan söz edilerek düzenlenen evrak, öncelikle ……. İl Memurin Muhakematı Komisyonuna gönderilmiş, yapılan değerlendirme sonunda verilen görevsizlik kararı üzerine ……..C. Savcılığınca sanık hakkında zimmet suçundan kamu davası açılmıştır. …….2. Ağır Ceza Mahkemesi ise sanığın …….. Lisesinde memur kadrosunda olup Öğretmenevinde geçici olarak görevlendirildiğinden para tahsil etmeye ve saklamaya yetkili olduğu hususunda dosyada delil bulunmadığından bahisle eyleminin görevi kötüye kullanma suçunu oluştu​racağını kabul edilip görevsizlik karan vermiştir. Belirlenen bu duruma göre yetkili İl İdare Kurulu, memurun suçlandığı konusunda bilgi sahibi olmuş ve gereğini yapmıştır. Dairemizin süregelen uygulamalarında ise yasal bir engel bulunmadığı hallerde yetkili makamlarca geçici görevlendirme yapılmış ve görevlendirilen kişi de görevi ifaya devam etmiş ise; bu süre içerisinde görevi gereği tahsil ettiği paraları maledinme eyleminde, zimmet suçunun unsurlarının oluşabileceği nazara alınıp toplanan delillerin değerlendirilmesinin Ağır Ceza Mahkemesine ait bulunduğuna" dair değişik gerekçe ile sonuçta …….. Ağır Ceza Mahkemesi gö​revsizlik kararının kaldırılması gerektiği doğrultusunda oy kullanmışlardır.Açıklanan nedenlerle …….2. Ağır Ceza Mahkemesinin 3.12.1998 gün ve 41-276 sayılı görevsizlik kararının istem gibi kaldırılmasına, (C.G.K. 23.3.1999, YYB-42-54)

27-​ Yatılı İlköğretim Bölge Okulu mutemedi olan sanığın öğrencilere dağıtılmak üzere onların hesabına Maliyeden çektiği 1.010.400 liradan 93 gün ve 505.200 lirasını 196 gün uhdesinde tutmaktan ibaret olan eyleminin zimmet suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde T.C.K. nun 240/2 inci maddesi ile hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiştir. (5.C.D.-14.2.1989-5175/433)

28-​ Sanığın haksız  temellükünün müfettişin teftişi sırasında makbuzlar,tahakkuk fişleri gibi belgeler üzerinde yapılan inceleme sonunda derhal ortaya çıkarılmış bulunmasına ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 5.2.1968 gün 112/27 sayılı görüşleri veçhile, hile ve hud’aya başvurularak işlenen  zimmete para geçirme fiillerinin  meydana çıkarılması için sanığın kendi kayıtları yeterli olmayıp başkaca araştırmayı gerektiren hallerde ihtilasa yer verilebileceğine göre,oluşan eylemin müteselsil  adı zimmet niteliğinden bulunduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm  kurulması, bozmayı gerektirmiştir.(5.C.D.-5.2.1987-7648/591)

29-​ Sanığın zimmetini 17.4.1976 günü sarf senedi düzenleyerek gizlediği ve suçunun tanık Ahmet’in dinlenmesi suretiyle dairesi dışı soruşturma ile ortaya  çıktığı anlaşıldığı ve kararda da bu  şekilde kabul edildiği halde  ihtilas niteliğindeki  eylemin adi zimmet olarak  kabulü, bozmayı gerektirmiştir. (5.C.D.8.4.1987-4148/2114)

30-​ Zimmet, şekli bir suç olmayıp diğer unsurları yanında sanıkta temellük kastının da bulunmaması gerekmektedir.Bazı kasa ve ambar açıklarında temellük kastının mevcudiyeti kolaylıkla anlaşabilmekte ise de, bilgi,tecrübe ve dikkat noksanlıkları gibi sebeplerden kimi memurların  özellikle küçük meblağlarda açık verdikleri de bir hakikattır. İcra memuru olan sanığın muhtelif kalemlerde 10.220 lira gibi iştira gücü çok düşük bir miktarın temellük kasdıyla zimmetine geçirdiğini kabül edebilmek için kasdın varlığını belirtir açık emarelerinin bulunması gerekmektedir. Bir kastı olmadığı,tecrübesizliği sonucu husule geldiği yolundaki savunmanın aksi ıspat edilemediği gibi çok ufak bir açığın beşeri zaaf sonucu husule gelebileceğinin kabûlü gerekirken mahkumiyeti cihetine  gidilmesi, bozmayı gerektirmiştir. (5.C.D. 12.11.1987-3287/6296)

31-​ Kamu davasına konu olay,..... lisesinde daktilo memuru ve mutemet  olarak görev yapan sanığın, 1984 yılı içerisinde emekliye ayrılan, istifa eden, askere giden öğretmen ve müstahdemleri bordroya dahil ederek , keza anılan lisede çalışan öğretmenlere ait vergi iadeleri, maaş farkları ve aile çocuk zamlarına ilişkin bordrolar düzenleyip karşılığı olan paraları alarak kendisine çıkar sağlamasından ibarettir. Mahkemece de olay böyle kabul edilmiş ve sanığın sözü geçen eylemleri müteselsil zimmet olarak nitelendirilmiştir. Oysa, kanıtlara ve dosya içerisine göre eylemleri müteselsil sahtecilik, görevi kötüye kullanmak ve zimmet suçu niteliğindedir.Konuya açıklık getirmek için sanığın fiillerini iki gruba ayırarak incelemek gerekir.Birincisi; sanığın 1984 yılı içerisinde ve değişik tarihlerde emekliğe ayrılan öğretmenlerden S.S’yi (Mart, Nisan, Haziran, Temmuz, Ağustos) aylarına ait maaş bordrolarına dahil ederek  377.677 lirayı, öğretmen A.E’ yi (Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos) bordrolarına dahil ederek 200.051 lirayı, müstahdem Y.K’ yi (Şubat, Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos) bordrolarına dahil ederek 179.443 lirayı 16.2.1984 tarihinde istifa eden öğretmen H.S’ yi (Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz) bordrolarına  dahil ederek 152.262 lirayı, 1.3.1984 tarihinde askere giden İ.A’ yi (Nisan,  Mayıs, Haziran, Temmuz)bordrolarına dahil ederek 124.944 lirayı, ismini yazmadığı bir kişiyi 1984 yılı Ağustos bordrosuna dahil ederek 36.031 lirayı, yine maaş terfi farkları için düzenlediği Temmuz ayı bordrosuna isimsiz bir şahsı dahil ederek 3.896 lirayı, ki toplam 1.074.304 lirayı alması, İkincisi ise; lisede görevleri devam eden öğretmenlerin vergi iadeleri tutarı 64.477 lira, maaş farları tutarı 35.760 lira ile aile çocuk zamları karşılığı 6.150 lirayı alması ve bundan yararlanmasıdır. Bu durumda; bir daire mutemedinin zimmet suçunun oluşabilmesi için, paraların kendisine görevinin normal fonksiyonu gereği tevdi edilmiş bulunması icabetmektedir. Gerçek belgeler ile yasal olmayan şekilde elde ettiği paralar için mutemedin muhafaza, kontrol gibi bir sorumluluğundan söz edilemez.  Hal böyle olunca , yasal olmayan, bir biçimde ödeme yapılmasına olanak sağlayan belgeler iğfal ve ızrar yeteneğini taşıyorsa , diğer deyişle aldatıcı nitelikte ise ve ızrar olasılığı doğmuşsa suç evrakta sahtecilik, aksi halde suç görevi kötüye kullanmaktır.  Olayımızda sanığın, mutemetlik sıfatından  yararlanarak yukarıda 1 inci grupta bahsi geçen ismini yazmadığı bir kişiye 1984 yılı maaş bordrosuna dahil ederek 36.031 lirayı, yine terfi fakları için düzenlediği Temmuz ayı bordrosuna isimsiz bir şahsı dahil ederek 3.896 lirayı alması kandırıcılık (iğfal) yeteneği taşımadığından müteselsil biçimde görevi kötüye kullanmak suçunu teşkil eder. 1 inci gruptaki bu eylemleri dışındaki davranışlarının ise belgelerin iğfal yeteneğinin bulunması dolayısıyla ve kendisine gerçek dışı bordrolarla ödenen paralar üzerinde kontrol ve saklama sorumluluğu olmadığından, bu eylemlerinin de zimmet değil müteselsil sahtecilik niteliğindedir.Diğer yandan, 2 inci grupta belirtilen ve mutemetlik görevinin gereği olarak gerçek belgelerle ödenen paralar üzerinde denetim ve muhafaza sorumluluğu bulunduğundan toplam 106. 387 lirayı alması da T.C.K. nun 202 inci maddesinde tanımlanan zimmet suçunu oluşturur. Muhasebe Müdürlüğünün 1.10.1985 günlü yazısına göre sanık, 466.543 lira tutarında parayı  zimmetten olan açığına karşılık kısım kısım ve en  son 1.9.1984 tarihinde, muhakeme edilmezden önce ödemiştir. Bu itibarla ; sanığın 1 inci gruptaki eylemlerinin müteselsil görevi kötüye kullanmak ve sahtecilik, 2 inci grupta belirtilen eylemlerinin de, meydana gelen zararın tamamen ödenmiş bulunduğu göz önüne alınarak müteselsil zimmet suçu iken yazılı şekilde niteleme ve uygulama yapılması, bozmayı gerektirmiştir.(5.C.D.-27.2.1986-7143/911)

32-​ Sanığın tahsil ettiği paralara ilişkin makbuzların dip koçanlarını tahrif ederek asıllarındaki miktardan az gösterip farkını temellükünün ancak asıllarının ele geçirilmesi suretiyle ortaya çıkabileceği,dolayısıyla sanığın kullandığı bu hileli davranışların dairesi dışında da araştırmaya gerektirdiği cihetle, ihtilasen zimmet suçu oluşturduğu gözetilmeden yazılı gerekçe ile tüm eylemlerini müteselsil adı zimmet olarak kabûlü, bozmayı gerektirmiştir. (5.C.D.-26.2.1986-5275/858)

33-​ Makbuz dipkoçanlarındaki tahrifatın ilk bakışta kolayca görülebildiği bilir kişi raporunda açıklanmış ise de, makbuz muhataplarından  Halil, Ali ve Cevdet ‘den sağlanan makbuz asıllarının dip koçandaki suretiyle karşılaştırılması sonucu kesin kanıya varılmış ve böylece suçun soruşturma sonucu meydana çıktığı anlaşılmış olması  karşısında eylemin ihtilas niteliğinde bulunduğunun gözetilmemesi, bozmayı gerektirmiştir.(5.C.D.-18.12.1986-6119/5479)

34-​ Muhasip veznedar bulunan sanığın idarenin ihtiyacından fazla  olarak bizzat kendisinin düzenlediği çekler karşılığında muhtelif tarihlerde bankadan fazla para çektiği ve dairesindeki kayıtlara ise hakiki ihtiyaç miktarının yazdığı ve aradaki farkın temellük eylediği anlaşılmasına göre,dairesince usulüne uygun şekilde yapılması gereken normal kontrol ve teftiş sırasında kurumun T.C. Ziraat Bankasındaki hesap ekstreleri ile dairedeki kayıtların karşılaştırılması sonucunda bahis konusu zimmet miktarının kolaylıkla meydana çıkması mümkün nitelikte bulunduğu üzerinde durularak,sanığın suçunun T.C.K.’nun 202. maddesine mümas müteselsil  adi zimmet fiilini teşkil edeceği düşünülmeden eylemin ihtilasen zimmet olarak kabulü yasaya aykırıdır.(T.C.K. 202) (5.C.D.-19.9.1986-3092/3623)

35-​ Sanığın Zimmetinin dairesindeki kayıtlarla saptanmasına olanak bulunmayıp ancak telefon ücretini yatıran abonelerin baş vurmaları üzerine idare müfettişince  yapılan araştırma ve  soruşturma sonunda ortaya çıktığı, dolayısıyla eylemin ihtilas niteliğinde olduğu ve zincirleme biçiminde devam ettiğinin gözetilmemesi bozmayı gerektirmiştir.(5.C.D.-7.2.1985-4815/448)

36-​ Sanığın zincirleme olarak zimmetine geçirdiği paranın ortaya çıkması için dairesindeki olağan belge ve kayıtların yeterli olmadığı, Faturaların bir kısmının hayali kişiler adına, diğerlerinin ise taklit imzalar atılarak sahte biçimde düzenlendiği, faturalarda adları yazılı kişilerin araştırılması, gerçekten var olanların anlatımlarına başvurulması gibi başka soruşturma işlemleri yapılmasının zorunlu kıldığı bu nedenle eylemin zimmet değil ihtilas niteliğinde  olduğu göz önüne alınmalıdır. (T.C.K 203) (5.C.D.-3.4.1984-610/1373)

37-​ T.C.K.’nun 202. maddesine göre,zimmet suçu; bir memurun görevi dolayısıyla kendisine tevdi olan veya denetim,koruma ve sorumluluğu altında bulunan para veya para hükmündeki eşya ve malları hesabına geçirmesi veya mal edinmesiyle oluşur. Cürümün  teşekkülü için failden “Temellük ve Tesahüp” (Mal edinme ve sahiplenme hesabına geçirme) kasıt ve niyetinin gerçekleşmesi şarttır. Sanık aşamalarda eşya ve malzemeleri yoğun daire işlerini evde  tamamlamak için götürdüğü, emeklilik işlemlerinin bitiremediğinden iade edemediğini çocuklarının bunlarla oynayıp bozmaları endişesiyle evden  muhasebe bürosuna   naklettiğini ve mal edinme kastının bulunmadığını savunmuştur.Olayımızda,sanığın korunma ve sorumluluğu altındaki demirbaşa kaydedilmesi gerek kitapları kaydetmeyerek diğer eşya ve malzemelerle birlikte evine götürmesi ve emekliye ayrıldığı 13.6.1979 tarihinden sonra bunları özel muhasebe bürosuna taşıyarak olay tarihine kadar burada kullanması ve ihbar üzerine maliye müfettişi tarafından 14.8.1979 gününde yapılan kayıt nizam  kontrolünde saptanan malzemeleri (Dairenin Demirbaş Listelerine Kayıtlı Yazı Makinası, bir adet stilo,4 adet boya kalem ve bir adet müteahhit Mikail’e ait klasör) 15.8.1979 gününde defterdarlığa götürerek teslim ettiği halde,aynı büroda bunlar dışında  kalem ve 16.8.1979 tarihli aramada bulunarak zabtedilen diğer eşya ve malzemeleri (bir adet klasör,üç adet telli dosya 11 adet vergi mevzuatı ile ilgili daireye ait kitap,yirmi adet kursun boya ve kopya  kalemi iki adet zımba bir fırça, bir kutu karbon kağıdı,ve bir adet silgi) iade etmemesi  zimmet kasdı ve niyetini açık biçimde göstermiş olduğu nazara alınmayarak yazılı şekilde sanığın beraatine  karar verilmesi yasaya aykırıdır.(T.C.K.202) (5.C.D.-11.2.1981-352/326)

38-​ …Bazı mudilerin hesaplarında usulsüz olarak çektiği paraları kısa süre kullandıktan sonra hesaplara aynen yatırarak iade eden Ziraat Bankası Şubesinde şef yardımcısı olan sanık hakkında çekilen paraların sanığa Sağladığı yarar esas alınarak "kullanma Zimmetinden" hüküm kurulması gerekir. (D.5.D., E:1999/84 K:1999/1425)

39-​  …Kendisine teslim edilen "telefon tahsilat makbuzlarından" tahsil ettiğinin bir kısmını vezneye intikal ettirmemek suretiyle çeşitli tarihlerde mal edindiği, bakiye cetvellerinin karşılaştırılması sonucu durumu anlaşılan ... Müdürlüğünde "telefon tahsilatı gişe memuru" olan sanığın eylemi "zincirleme basit Zimmet suçunu oluşturur. (D.5.D., E:1999/2017 K:1999/2191)

40-​ Denetim görevini yapmayarak zimmet suçunun oluşmasına neden olmak T.C.K.’nun 203/1 maddesine ilişkin suçu oluşturur. (Danıştay 2.D. Esas : 1994/2505 ; Karar : 1994/2114)

41-​ Sanığın .... Başkanı olduğu sırada murakebe görevini ihmal ederek ... ve ... nin zimmetlerine para geçirmelerine ve zimmetin artmasına sebebiyet verdiği anlaşıldığı ve eylemi TCK’nun 203. maddesine uyduğu halde 230’uncu madde ile hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. (Y.5.C.D. 31.10.84-2095/4041)

42-​ Mal müdür vekili olarak görevli sanığın, devletten tedavi gideri almak için düzenlenen sahte belgeleri, bilerek kabul edip pay alma karşılığı diğer sanıklara ödeme yapması ve olayı kapatmaya çalışması şeklindeki eylem basit zimmet suçunu oluşturur.( 5.CD. E: 2001/4921 K: 2002/1536)

43-​ 1- PTT gişe memuru olan sanığın vergi yükümlüleri ve telefon abonelerinden tahsil ettiği paralara ait alındı ve makbuz verdiği halde paraları kurum kayıtlarına işlemeyerek mal edinme eylemi -uyarı üzerine getirilen makbuz ve alındıların incelenmesiyle iş anlaşıldığından- "zincirleme zimmet suçu" oluşturur.



      2- Beş adet dosyanın iddianamelerinin konusu olan paraların toplamı hesaplattırılarak "zimmet miktarı" olarak kabulüyle ödediği meblağdan azsa TCK.nun 202/3. maddesinin uygulanması gerekir. (5.CD. E: 1999/2172 K: 1999/1979)

44-​ 1- DSİ ... Bölge Seyyar tahsildarı olan sanığın, tahsil ettiği sulama ücret tutarlarını dipkoçanda gerçeğe uygun, yükümlüye verilen birinci nüshada fazla yazarak, 62 makbuz tutarını sahiplenme eylemi bu paraların görevinin normal fonksiyonu gereği verilmemiş olması Devletçe bir zarar oluşmaması nedenleriyle zincirleme olarak görevi kötüye kullanma; sahte bastırdığı makbuzlarla tahsil ettiği sulama paralarını maledinmesi yükümlülerin dinlenmesi ve makbuzların karşılaştırılmasıyla ortaya çıktığından, nitelikli zimmet suçlarını oluşturur.
 

45- Sanık hakkında zimmet suçundan mahkumiyet kurulurken; suç tarihindeki ekonomik koşullar ve paranın satın alma gücü nazara alındığında zimmete geçirildiği kabul edilen 6.971,00-TL’nin değerinin azlığı nedeniyle TCK’nın 249. maddesi uyarınca cezada indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi bozmayı gerektirmiştir.
 (Yargıtay 5. Ceza Dairesi E: 2014/1472 K: 2016/3201 K.T.: 31.03.2016)
46- Köy muhtarı olarak görev yapan sanığın köy parasını zimmetine geçirdiği iddiasıyla açılan kamu davasının yapılan yargılamada, mahkemece anılan raporda gösterilen açığın bir kısmı sanığın zimmetinde kaldığının kabulüyle mahkumiyetine karar verilmiş ise de; sanığın aşamalarda suçlamaları kabul etmediği ve kayıtlarda gözükmese de paranın köy ihtiyaçlarında kullandığı savunmasının, bilirkişi raporunda denetime imkan verecek şekilde değerlendirilmemesi karşısında, savunmada belirtilen harcamaların gerçekte yapılıp yapmadığının araştırılması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması bozmayı gerektirmiştir.Yargıtay 5. Ceza Dairesi E: 2013/16483 K: 2016/2046 K.T.: 25.02.2016

47- Zimmet suçunun faile görevi nedeniyle tevdii olunan veya koruma ve gözetim sorumluluğu altında bulunan para, mal ve sair kıymetleri mal edinmesiyle oluştuğu nazara alındığında fiilen mübaşir olarak görev yapan ve harç ve masrafları teslim alma yetkisi bulunmayan sanığın, kendisine teslim edilen tebligatların bedellerini almasına rağmen postaneye teslim etmeyerek verilen paraları uhdesinde tutmak şeklindeki eyleminin zimmet suçunu oluşturmayacağı, eylemin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı ve bu suçun soruşturma ve kovuşturmasının şikayete tabi olmadığı gözetilmeden basit güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu, şikayete tabi olduğu ve süresinde şikayet bulunmadığı gerekçeleriyle düşme kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 5. Ceza Dairesi E: 2014/465 K: 2016/2165 K.T.: 29.02.2016)

48- İtfaiye eri olan ve vekaleten muhasebe işlerini yürüten sanık, belediye başkanının imzasını taklit etmek suretiyle sahte olarak düzenlediği gönderme emrini bankaya iletmesi üzerine belediye hesabından aktarılan 1.500-TL’yi çekmek suretiyle menfaat sağlamışsa da; suça konu para üzerinde koruma ve gözetim yükümlülüğünün bulunmaması ve görevi nedeniyle de tevdi edilmemesi karşısında olayda zimmet suçunun unsurlarının bulunmadığı, sahte belge düzenlemek suretiyle hileli ve yasal olmayan yollardan kendisine kazanç sağlama fiilinin dolandırıcılık suçunu oluşturacağı nazara alınarak “zincirleme biçimde tek nitelikli dolandırıcılık” suçundan hüküm kurulması yerine, yazılı şekilde iki ayrı suçtan mahkum edilmesi bozmayı gerektirmiştir.
(Yargıtay 5. Ceza Dairesi E: 2013/13200 K: 2015/16531 K.T.: 23.11.2015)

49- Sağlık müdürlüğünde idari ve mali işler şube şefi olan sanığın, gezici sağlık hizmetlerinde kullanılmak üzere Sağlık Bakanlığı'ndan gönderilen ve ayniyat saymanı tarafından bankadan çekilip kendisine avans olarak verilen paralardan harcama belgelerini ibraz etmediği 1.373.678 lirayı Zimmetine geçirdiğinin iddia edilmesi karşısında; Sayıştay Uzman Denetçilerinden oluşturulacak bilirkişi kuruluna dosya incelettirilerek sanığın olaydaki durumunun avans mutemedi olup olmadığı ibraz ettiği harcama belgeleriyle avansı tam kapatıp kapatmadığı, zamanında mahsubu yapılmayan avans olup olmadığı, bunların unutkanlık ve hatadan kaynaklanıp kaynaklanmadığı raporla tesbit ettirilmeli ve sonra hesabı kapatmayı unuttuğuna ve hata yaptığına dair savunması üzerinde durularak hukuki durumu tayin edilmelidir. Yargıtay Daire:5 Tarih:03.03.1993  Esas No:1993/14 Karar No:1993/896

50- Sanığın, hak sahibi memurların ek ücret, fazla mesai, terfi farkları, aile ve çocuk yardımı tutarları ve seyahat kart bedellerini mal edinmek suretiyle işlediği basit Zimmet suçuna ilaveten, raporlu, ücretsiz izinli olmaları nedeniyle mesaiye kalmayan görevlileri, mesaiye kalmış gibi gösterip hak sahibi olmayanlar ile ilgili sahte bordro düzenlemek suretiyle TCK.nun 339. maddesinde yazılı evrakta sahtekarlık suçunu da işlediği gözetilmelidir. (Yargıtay Daire:5 Tarih:21.04.1993  Esas No:1993/1357 Karar No:1993/1723)

51- 5584 sayılı Posta Kanununun 6/son maddesinde ve PTT. Acentelikleri Yönetmeliğinde; acentelerin, görevlerinin ifasında PTT. memurları gibi sorumlu olacakları öngörülmüş bulunduğundan, dava konusu eylemin TCK.nun 202. maddesi kapsamına giren Zimmet sucunu oluşturup oluşturmayacağı Ağır Ceza Mahkemesince takdir ve tayin edilmek üzere Asliye Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararı vermesi gerekir.(Yargıtay Daire:9 Tarih:04.03.1994  Esas No:1994/301 Karar No:1994/1166)

52- Sanık savunmalarında; bir yıllık acemi memur olduğunu, bankaya yatırmadığı parayı Zimmete geçirme kastı olmadığını, olayın hesap hatasından kaynaklandığını ileri sürüş, hazırlıkta Özel İdare Müdürü ve iki arkadaşının düzenlediği inceleme raporunda sanığın birçok tahsilatı makbuzlar içeriğindeki miktara nazaran irsaliyelere fazla geçtiği anlaşılmış, böylece savunmaları doğrulanmış olması karşısında, eksik yatırılan paranın miktarı itibariyle az olduğu da nazara alındığında eylemi, görevi ihmal niteliğindedir.Yargıtay Daire:5 Tarih:06.10.1993  Esas No:1993/3091 Karar No:1993/3507

53- Sanıkların savunmaları ve Zimmet suçunun esaslı ögesinin "maledinme" olduğu nazara alınarak 6 adet sahte faturaya ilişkin harcama belgelerine eklenen "sünnet olacak çocuklara ait isim listesi"nde ifade verecek yaşta olan bir kısmının tanık sıfatıyla çağrılıp faturalarda yazılı sünnet elbiselerinin kendilerine verilip verilmediğinin sorulup saptanması, sonucuna göre; elbiseler çocuklara verilmişse maledinme sözkonusu olamayacağından sanıkların eylemlerinin görevlerini kötüye kullanmak niteliğinde olacağı gözetilmemesi yasaya aykırıdır. (Yargıtay Daire:5 Tarih:02.03.1994  Esas No:1993/4592 Karar No:1994/733)

54- Zimmet suçundan açılan dava sonucunda mahkumiyetine karar verildikten sonra kesinleşen bu dosyadaki iddianamenin düzenlendiği tarihten önce, sanığın aynı kooperatifte çalıştığı sırada gerçekleştirdiği başka bir Zimmet suçundan dolayı yeniden dava açılması halinde, her iki eylemin müteselsil tek suç kabul edilmesi, sanığın ilk mahkumiyetine ilişkin ceza miktarı ile buna TCK.nun 80. maddesinin tatbik edilmesi halinde hükmedilmesi gereken ceza miktarı arasındaki fark kadar ceza tayini gerekir. Asgari hadden ceza tayinine ilişkin yasal gerekçe gösterilmemesi yasaya aykırıdır.(Yargıtay Daire:5 Tarih:09.11.1993  Esas No:1993/3664 Karar No:1993/3973)

55-.....eylemlerin kullanma zimmeti suçunu oluşturduğu gözetilmeden temellük zimmeti kabul edilmesi toplam zimmet miktarına nazaran sonuca etkili görülmemiş, kullanma zimmeti ile elde edilen nemanın iade edilip edilmediği araştırılmadan sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması ve kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçunun 5237 sayılı Yasanın 53/1-a maddesindeki yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlendiğinin kabul edilmesi karşısında anılan suçla ilgili olarak da aynı Yasanın 53/5. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma sebebi sayılmamıştır.YARGITAY 5.CEZA DAİRESİ  ESAS NO:2011/4708  KARAR NO:2013/906  KARAR TARİHİ.2013 

Editör: TE Bilisim