Disiplin cezası verilebilmesi için suçun her türlü şüpheden uzak şekilde tespit edilmesi gerektiği
Yapılan soruşturma sonucunda disiplin cezası verilebilmesi için, suça esas fiilin sübuta erdiğine ilişkin tespitin, hukuken geçerli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve somut delillere dayanması gerektiği; aksi durumda; Anayasa, uluslararası sözleşmeler ve yargı kararları ile güvence altına alınmış bulunan masumiyet karinesinin ihlali sonucunun doğabileceği hakkında.
T.C.
D A N I Ş T A Y
İKİNCİ DAİRE
Esas No : 2021/3250
Karar No : 2023/2104
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ...
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVALI) : İçişleri Bakanlığı
VEKİLİ : I. Hukuk Müşaviri Yrd. V. ...
İSTEMİN KONUSU : Ankara 8. İdare Mahkemesince verilen 25/10/2019 günlü, E:2019/1370, K:2019/2194 sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava Konusu İstem : Dava; davacının, ..................................................... İl Emniyet Müdürlüğü emrinde İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yaptığı dönemde, . isimli şahsın iletişiminin dinlenmesi olayına ilişkin olarak mahkeme kararlarına gerekçe teşkil eden belgeleri gerçeğe aykırı olarak onaylamak/düzenlemek suretiyle "kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek veya tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek" fiilini işlediğinden bahisle, Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün 8/12. maddesi uyarınca "meslekten çıkarma" cezasıyla tecziyesine dair İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 12/06/2014 günlü, 2014/37 sayılı kararının (25) no'lu olaya yönelik kısmının iptali ile bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı özlük ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Ankara 8. İdare Mahkemesince verilen 20/11/2015 günlü, E:2015/150, K:2015/1902 sayılı kararla, ceza verme yetkisinin zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, işlem nedeniyle yoksun kalınan özlük ve parasal hakların dava açma tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine hükmedilmiş ise de; anılan karar, Danıştay Beşinci Dairesinin 28/12/2017 günlü, E:2016/26280, K:2017/25409 sayılı kararıyla, uyuşmazlık konusu
dinlemenin sonlandırıldığı tarih itibarıyla iki yıllık ceza zamanaşımı süresinin aşılmaması nedeniyle, açılan davanın esasının incelenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
ilk Derece Mahkemesi Kararının Özeti: Söz konusu bozma kararına uyularak yeniden yapılan inceleme ve yargılama sonucunda Ankara 8. İdare Mahkemesince verilen temyize konu kararla; TKP/ML Konferans terör örgütü içerisinde faaliyet gösterebileceği değerlendirilen ... isimli şahısla irtibatlı olduğu düşünülen ... 'nin, iletişim araçlarının 3 ay süreyle dinlendiği, sürenin bitiminde aynı gerekçelerle aynı örgütlenme içerisinde olan başka şahıslarla ilişki kurabileceği belirtilerek dinlenmesine ihtiyaç duyulduğundan bahisle, davacının da imzası bulunan Teknik Takip ve İzleme Uzatma Talep Formu uyarınca verilen hakim kararıyla ... hakkında, 25/05/2012 tarihinden itibaren 3 ay süreyle iletişiminin tespiti ve dinlenmesi, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, teknik araçlarla izlenmesi ve kayda alınması tedbirinin uygulandığı, 10/07/2017 tarihinde dinlemenin sonlandırılıdığı, .'nin haberleşmesinin dinlenmesi talebine gerekçe olarak gösterilen örgütsel bir faaliyetinin ve belgeye dayanan bir irtibatının olduğuna dair dinleme kararının öncesinde ve sonrasında elde edilen bir bilgi yada belgenin bulunmadığı, .'nin söz konusu örgüt ve faaliyetlerle ilgisinin tespit edilemediği de dikkate alındığında, . 'nin iletişiminin dinlenilmesini gerektirecek derecede ortaya konulmuş somut herhangi bir eyleminin olmadığı kanaatine varılmakla, davacının iletişimin dinlenmesiyle ilgili hakim kararlarına gerekçe teşkil eden talep yazılarını imzalaması şeklindeki fiilinin karşılığı olan Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün 8/12. maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından; dosya safahatında ileri sürülen hususlar gözetilerek lehine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
KARŞI TARAFIN CEVABI : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : .................................................... DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İkinci Dairesince; Danıştay Beşinci Dairesi tarafından, Danıştay Başkanlık Kurulunun 18/12/2020 günlü, K:2020/62 sayılı kararının "Ortak Hükümler" kısmının 6. fıkrası uyarınca, ayrıca bir gönderme kararı verilmeksizin Dairemize iletilen dosyada, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 334. maddesi uyarınca adli yardım talebi Ankara 8. İdare Mahkemesinin 16/03/2015 günlü, E:2015/150 sayılı kararıyla kabul edilmiş olan davacının, aynı Kanun'un 335. maddesinin 3. fıkrasında yer alan "Adli yardım, hükmün kesinleşmesine kadar devam eder." düzenlemesi gereğince, temyiz aşamasındaki adli yardım talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Dava dosyasının incelenmesinden; ........................................................................ Şube Müdürlüğünce terör örgütleri ve organize suçlarla mücadele kapsamında usulsüz dinlemeler yapıldığı yönündeki iddiaların araştırılması, gerekirse kusuru tespit edilecek personel hakkında soruşturma yapılmasına ilişkin İçişleri Bakanlığının 02/01/2014 tarihli onayı doğrultusunda başlatılan soruşturmada; dava konusu işlemin sebebini oluşturan ... isimli şahsa ait telefonun dinlenmesi olayı ile ilgili olarak şahsın kullandığı 0533 775 XX XX GSM numarasına uygulanan teknik takip ve izleme tedbirinin, davacı tarafından ilk olarak 27/02/2012 tarihli "Teknik Takip ve İzleme Talep Formu"na istinaden imzalanan 29/02/2011 tarihli Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi Hakimliğine hitaben yazılan yazıyla talep edildiği, sonrasında 25/05/2012 tarihli Teknik Takip Uzatma Talep Formuna istinaden 25/05/2012 tarihli Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi Hakimliğine hitaben yazılan yazı ile tedbirin süresinin uzatılması yönünde talepte bulunulduğu ve aynı tarihli hakim kararlarına dayanılarak tedbirin uygulanmasına devam edildiği ve 10/07/2012 tarihinde sonlandırıldığı, davacının, söz konusu iletişimin dinlenmesiyle ilgili hakim kararlarına gerekçe teşkil eden "Teknik Takip ve İzleme Talep Form"larına yönelik talep yazılarını imzalaması şeklindeki davranışıyla "kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek veya tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek" fiilini işlediği kanaatine varılarak getirilen teklif doğrulutusunda, İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 12/06/2014 günlü, 2014/37 sayılı kararıyla, Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün 8/12. maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezasıyla tecziye edilmesi üzerine temyizen incelenmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT :
Dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün (26/6/2015 tarihli ve 2015/7911 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki Tüzüğün 1. maddesiyle, bu Tüzüğün adı “Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü" olarak değiştirilmiştir.) 8/12. maddesinde yer alan "Kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek veya tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek" fiili, meslekten çıkarma cezasını gerektiren eylem, işlem, tutum ve davranışlar arasında sayılmıştır.
08/03/2018 günlü, 30354 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren ve Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatı mensuplarına ilişkin disiplin kurallarını yeniden düzenleyen 7068 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun'un "Disiplin cezası verilecek fiiller" başlıklı 8. maddesinin, meslekten çıkarma cezasını gerektiren fiillerin sayıldığı 6. fıkrasının (h) bendinde, "Kasıtlı olarak gerçek dışı rapor vermek veya tutanak düzenleyip imza etmek veya ettirmek" düzenlemesi; Geçici 1. maddesinin 1. fıkrasında ise, "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce 657 sayılı Kanun, 6413 sayılı Kanun ve 3201 sayılı Kanun ile 23/3/1979 tarihli ve 7/17339 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü hükümlerine göre resen veya yetkili disiplin kurullarınca verilmiş olan disiplin cezaları bu Kanun hükümleri uyarınca verilmiş addolunur." şeklindeki geçiş hükmü yer almıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Kamu görevlilerinin disiplin cezasıyla cezalandırılabilmeleri için; disipline aykırı eylem veya işlemlerinin sübut bulup bulmadığının usulüne uygun olarak yapılacak soruşturma ile ortaya konulması, soruşturma aşamasında kamu görevlisinin lehinde ve aleyhinde olan her türlü bilgi ve belgenin toplanması, bilahare disipline aykırı davranış olarak tespit edilen eylemin hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlanarak bu eyleme uygun olan disiplin cezası maddesinin tayini ve uygulanması gerekmektedir.
Belirtilen hususlarla birlikte; Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun, Karar Tarihi: 02/07/2020, Başvuru Numarası: 2016/14253 olan "..." dosyasında verdiği kararın 56. paragrafında; "Ceza muhakemesi hukuku ve disiplin hukuku farklı kural ve ilkelere tabi disiplinlerdir. Disiplin hukuku kurumun iç düzenini korumayı amaçlayan ve bunun için kamu görevlilerinin mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı fiillerine yönelik olarak uygulanacak yaptırımları ve bu yaptırımların uygulanmasındaki usul ve esasları düzenleyen bir hukuk alanıdır. Bazı hâllerde ise kamu görevlisinin fiili ceza hukuku kapsamında suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin hukuku yönünden de sorumluluk gerektiren bir mahiyet taşıyabilir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Özcan Pektaş, B. No: 2013/6879, 2/12/2015, § 25; Kürşat Eyol, § 30).”, 57. paragrafında; "Cezai sorumluluğunun bulunmadığı tespit edilmiş veya ceza sorumluluğu ortadan kalkmış olsa dahi aynı olaylar nedeniyle -daha hafif bir ispat külfeti temelinde- kişi hakkında başka tür bir sorumluluğun tesis edilmesinin önünde bir engel bulunmamaktadır. Bu bağlamda ceza yargılamasına konu maddi olay ve olguların disiplin hukuku esasları çerçevesinde diğer kamu makamlarınca (idari/adli) ayrıca değerlendirilmesi ve bu değerlendirme sonucunda ulaşılacak kanaate göre işlem/karar tesis edilmesi mümkündür (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Özcan Pektaş, § 25; Kürşat Eyol, § 30, Galip Şahin, § 48).", 58. paragrafında ise; "Adli ve idari makamların kendi görev sınırlarını aşarak kişiyi suçlu ilan etmesi veya bu bağlamda birtakım çıkarımlarda bulunması masumiyet karinesinin ihlaline yol açabilir. Masumiyet karinesi kapsamındaki güvencelerin sağlanıp sağlanmadığının tespiti yapılırken ise kararın gerekçesinin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekir (Galip Şahin, § 48; M.I., B. No: 2012/1268, 30/12/2014, § 50). Bu kapsamda karar vericilerin kullandıkları dil kritik önem taşır (Mustafa Kıvrak, B. No: 2013/3175, 20/2/2014, § 36). Kamu makamlarının işlem ya da kararlarında belirttikleri gerekçeler veya kullandıkları dil nedeniyle bireye cezai sorumluluk yüklememeleri, ceza mahkemeleri tarafından suçlu bulunmamış bireyin masumiyeti üzerine gölge düşürülmesine sebebiyet vermemeleri gerekmektedir (Galip Şahin, § 47)." değerlendirmelerine yer verildiği görülmektedir.
Bu bağlamda, yapılan soruşturma sonucunda disiplin cezası verilebilmesi için, suça esas fiilin sübuta erdiğine ilişkin tespitin, hukuken geçerli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve somut delillere dayanması gerektiği; aksi durumda; Anayasa, uluslararası sözleşmeler ve yargı kararları ile güvence altına alınmış bulunan masumiyet karinesinin ihlali sonucunun doğabileceği açıktır.
Dava dosyasındaki bilgi ve belgeler ile Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) üzerinden gerçekleştirilen incelemelerde; davacının, disiplin cezasıyla cezalandırılmasına dayanak gösterilen 25 no'lu olaydaki (... isimli şahsın iletişiminin dinlenmesi) fiiline yönelik yargılandığı ceza davasında, Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/07/2020 günlü, E:2015/370, K:2020/171 sayılı kararıyla, "... müştekinin kendi ad soyadı ve kendi iletişim aracı üzerinden dinlenmiş olması, önleme dinlemesi tedbiri kararı alınmasına esas teşkil eden "Teknik Takip ve İzleme Talep Formu"nda yazılı gerekçelerin mevcut olup olmadığı, dinleme yapılmasını gerektirecek emarelerin varlığına veyahut yokluğuna dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilememiş olması, dinlemenin yasada öngörülen süre şartını ihlal etmeyecek şekilde gerçekleştirilmiş olması, her ne kadar dönemin Mersin İstihbarat Şube Müdürü ...’nin Mersin'den tayinen ayrılması tarihi ile uyumlu bir şekilde erken çıkış yapıldığı görülmüş ise de, bu durumun tek başına dinlemenin usule aykırı yapıldığını ispatlamaya elverişli bulunmaması, yapılan dinleme işleminin istihbari amaçla önleme dinleme olması sebebiyle yoğun suç şüphesine ihtiyaç duyulmaması, önleme dinlemesinde amaç suç işlenmesinin ve kamu düzeninin bozulmasının önlenmesi amacıyla başvurulan bir yol olması ve önleme amacıyla yapılan iletişimin tespiti ve denetlenmesi sonucunda ulaşılabilen bulgular da, yasanın ön gördüğü amaçlar dışında ve bu arada bir ceza soruşturması veya kovuşturmasında delil olarak kullanılamayacak olması, yasada herhangi bir suç şüphesi derecesi de öngörülmediğinden yapılan iletişimin tespiti ve denetlenmesi işleminin usulüne aykırı olduğu yönünde her türlü şüpheden uzak kesin bir kanaate varılamamıştır. ..." gerekçesiyle, "kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması", "özel hayatın gizliliğini ihlal", "kişisel verilerin kaydedilmesi" ve "iftira" suçlarından, atılı suçun yasal unsurları oluşmadığından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 223/2-a maddesinden; "resmi belgede sahtecilik" suçundan ise, üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle CMK 223/2-e maddesinden beraatine karar verildiği; anılan kararın bu kısmına yönelik yapılan istinaf başvurusunun da, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesinin 13/06/2022 günlü, E:2021/1377, K:2022/786 sayılı kararıyla esastan reddedildiği görülmektedir.
Dava konusu uyuşmazlıkta, idare mahkemesinin karar tarihi itibarıyla davacı hakkında verilen bir beraat kararının bulunmadığı, ancak temyiz aşamasında davacının disiplin cezasıyla cezalandırılmasına sebep olan fiilleri nedeniyle adli yargı yerince yapılan yargılamada beraatine hükmedildiği görülmekle, ortaya çıkan bu yeni hukuki durum karşısında, ceza mahkemesi kararının sonucu ve gerekçeleri ile bu karara ilişkin kanun yolu aşamaları da dikkate alınmak suretiyle yeniden değerlendirme yapılması gereği ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Bu durumda; idare mahkemesince yukarıda değinilen hususlar gözetilerek yeniden bir karar verileceğinden, temyize konu mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVACININ TEMYİZ İSTEMİNİN KABULÜNE,
2. Ankara 8. İdare Mahkemesince verilen 25/10/2019 günlü, E:2019/1370, K:2019/2194 sayılı kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun temyize tabi ilk kararın verildiği tarih itibarıyla yürürlükte olan haliyle 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca BOZULMASINA,
3. Aynı maddenin 3622 sayılı Yasa ile değişik 3. fıkrası uyarınca, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen İdare Mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Yasa'nın (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde Danıştay'da karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/04/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.