Sosyal Medya Paylaşımı Dolayısıyla Disiplin Cezasına Çarptırılma Nedeniyle İfade Özgürlüğünün İhlal Edilmediği
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 5/9/2024 tarihinde, Ramazan Kavak (B. No: 2017/20729) başvurusunda Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar vermiştir. |
Olaylar
Öğretmen olan başvurucu 7/6/2015 tarihli Milletvekili Genel Seçimi'nin arifesinde sosyal medya sitesinde bir siyasi partiyi destekleyici nitelikte paylaşımda bulunarak o partiye oy verilmesini açıkça talep ettiği ve partinin propagandasını yaptığı gerekçesiyle disiplin cezası ile cezalandırılmış, akabinde söz konusu disiplin cezasının iptali istemiyle idare mahkemesinde dava açmıştır. Mahkemenin davayı reddetmesi üzerine başvurucu, istinaf kanun yoluna başvurmuş; istinaf talebi de bölge idare mahkemesince reddedilmiştir.
İddialar
Başvurucu, sosyal medya paylaşımı dolayısıyla disiplin cezasına çarptırılması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Somut olayda başvurucu, ifade açıklamasını aleniyet kazandırma niyetiyle yapmadığını veya aleniyet kazanması ihtimaline karşı gereken özen yükümlülüğünü gösterdiğini ortaya koyamamıştır. Bu itibarla bahse konu paylaşımın kendiliğinden bireyin siyasi görüş sahibi olabilmesi hakkı kapsamında olduğunu ve anayasal korumadan yararlanması gerektiğini söylemek mümkün değildir. Dolayısıyla anılan paylaşımın niteliği gereği siyasi partiler lehine veya aleyhine başkalarını ikna etme çabası olarak kabul edilecek açıklamalardan olduğu ve propaganda düzeyine ulaştığı değerlendirilmiştir.
Öte yandan kamu görevlilerinin özel hayatlarındaki davranışlarının memuriyetlerini etkilemesi hâlinde fiilleriyle orantılı bir disiplin yaptırımına maruz bırakılabileceklerinin kabulü gerekir. Ancak bunun için kamu görevlisinin fiilinin memuriyetini etkilediğinin idari ve yargısal makamlarca ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulması gerekir. Öğretmenlik mesleğinin etki alanı ve sembolize ettiği değerler gözönünde bulundurulduğunda öğretmenler tarafından toplumsal meselelere ilişkin olarak yapılan ifade açıklamalarının herhangi bir vatandaş veya kamu görevlisine kıyasla toplumda daha fazla karşılık bulabileceği unutulmamalıdır.
Başvurucu, sosyal paylaşım sitesi üzerinden yaptığı siyasi temelli ifade açıklamasıyla sahip olduğu siyasi görüşünü kamuoyu tarafından bilinir hâle getirmiş ve yürüttüğü kamu görevinin siyasi görüşü ile ilişkilendirilebilmesine neden olmuştur. Bu durum ise idarenin kamusal hizmetlerin üretimi ve sunumunun tarafsızlığı misyonuna aykırı bir durum ortaya çıkarmıştır. Bu sebeple başvurucuya verilen kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının zorunlu olduğu ve bu yönden bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı sonucuna ulaşılmıştır.
Ayrıca başvurucunun siyasi temelli ifade açıklamasının haricinde çok sayıda farklı eylemi de disiplin soruşturmasına konu edilmiş ve bu eylemlere mahkeme kararında da yer verilmiştir. İdare başvurucunun sözü edilen eylemlerini ayrı ayrı cezalandırmak yerine başvurucunun lehine olacak şekilde tevhiden cezalandırma yöntemini işleterek başvurucuyu bu eylemler arasında en ağır cezayı gerektiren siyasi temelli ifade açıklaması nedeniyle cezalandırmıştır.
Sonuç ceza olarak uygulanan siyasi temelli ifade açıklaması gibi eylemler için uygulanacak disiplin cezalarına bakıldığında fiilin niteliğine göre kademe ilerlemesinin durdurulması veya devlet memurluğundan çıkarma cezalarının öngörüldüğü anlaşılmıştır. Buna göre başvurucuya seçimlerde belirli bir siyasi partinin lehine oy verilmesi çağrısında bulunma nedeniyle devlet memurluğundan çıkarmaya kıyasla daha alt kategoride yer alan ve kişinin gelir anlamında hayatını idame ettirmesine engel teşkil etmeyecek nitelikteki kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilmesi nedeniyle müdahalenin orantılı olduğu kanaatine varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar vermiştir.